sohbetreklam

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - xtc14

Sayfa: [1] 2 3
1
Forum Sohbet / İnsülin nedir ve nelere dikkat etmeliyiz?
« : 26 Eylül 2021, 14:05:05 »
İnsülin pankreastan salgılanan ve şeker metabolizmasını düzenleyen bir hormondur. İnsülin bu düzenlemeyi yaparken “insülin reseptörü” adı verilen bir yapıya bağlanır ve aktive olur. Bu reseptör, çeşitli nedenlerle insülinin bağlanmasına izin vermez ise; insülin kanda yeterli miktarda olduğu halde görev yapmıyormuş gibi görünür.

İnsülin direnci, vücuttaki şekeri kontrol etmek için salgılanan insülinin etkisini göstermesindeki zorluk olarak tanımlanabilir. Normal şartlarda vücut şekeri 1 ünite insülin ile kontrol altına alabiliyorken insülin direnci olan hastalarda vücut 2-3 ünite insülin salgılamak durumunda kalır. Bu da vücutta gereğinden fazla insülin salgılanması anlamına gelir.

İnsülin direnci, karmaşık bir patogeneze sahiptir, halen tam olarak aydınlatılamamış ve araştırılmaktadır. Obezite ile insülin direnci arasında çok güçlü bir ilişki bulunmaktadır. İnsülin direncinin en sık sebebi obezitedir. İnsülin direnci ortaya çıktığında hemen klinik belirti vermeyebilir. Subklinik dönemde diyet düzenlenmesi ve egzersizi içeren yaşam tarzı değişiklikleri ve kilo verilmesi ile insülin direnci gerileyebilir. İnsülin direncine müdahale edilmediğinde, uzun dönemde birçok hastalığa sebep olabilir. Kardiyovasküler hastalık riski artar. Endotel fonksiyonu bozulur. Hiperkoagulasyon problemi ortaya çıkar. Tip 2 diyabetes mellitus gelişir. Polikistik over sendromu gibi sık görülen hastalıklar da insülin direnci ile ilişkilidir. Metabolik sendrom sıklığı gittikçe artmaktadır. Metabolik sendromun en önemli bileşeni insülin direncidir. İnsülin direncinin ölçümü için altın standart olan metot, HOMA (Homeostazis Model Assesment) metotudur. HOMA formülü açlık serum glikozu ve açlık serum insülini değerleri ile hesaplamaya dayanır.

İnsülin direnci ile Tip II DM oluşumunu engellemek ve azaltmak için kullanılan en önemli yaklaşımlardan biri yaşam tarzı müdahalesidir. Buna göre vücut ağırlığı artışı önlenmesi, toplam ve doymuş yağ asitleri tüketiminin azaltılması, fiziksel aktivite düzeyinin arttırılması ve gerekli durumda uygun farmakoterapiye başvurulması rehberlerde yer alan önerilerdir. Şayet geriletilemeyecek duruma gelmiş ve klinik problemler ortaya çıkmışsa hastalığa uygun ilaç tedavisi verilebilir. İnsülin direnci medikal tedavisine ek olarak yaşam tarzı değişiklikleri ilaçların etkinliğini arttırmaktadır. İnsülin direncine karşı yapılacak yaşam tarzı değişiklikleri, kilo verilmesi, diyet düzenlenmesi ve düzenli egzersiz insülin direncinin ve oluşabilecek komplikasyonların büyük ölçüde önüne geçmiş olur.

İNSÜLİN DİRENCİ VE BESLENME

Karbonhidrat: Günlük enerji ihtiyacının belirli bir miktarını karbonhidrat içeren besinlerden karşılamak kan glukoz kontrolü üzerinde etkiye sahiptir. Diyabet tedavisindeki önerilerine göre yaşam tarzı değişikliğini içeren düşük yağlı, düşük karbonhidratlı ve enerji kısıtlı diyetler insülin duyarlılığının artması üzerinde etki göstermektedir. Yapılan çalışma ve değerlendirmelerde glukozun beyin ve santral sinir sisteminin enerji kaynağı olmasının yanında suda çözünen vitamin ve mineraller içinde gerekli olması nedeniyle günlük karbonhidrat alım miktarının 130 gram altına düşmemesi gerektiğini önerilmektedir. Ancak, toplam karbonhidrat alımı yerine alınan karbonhidratın türü, vücutta glukoz seviyelerini artırma ve insülin sinyalizasyonunu etkileme durumunu belirleme açısından son derece önemli bir yere sahiptir.

Fruktoz: Yapılan çeşitli çalışmalarda fruktozun glukoz metabolizması ve insülin duyarlılığı üzerindeki olumsuz etkileri bildirilmiştir. Fruktoz meyvelerde doğal olarak bulunabilen bir monosakkarit olmakla birlikte aynı zamanda tatlandırıcılı içecekler ve işlenmiş besinlere eklenen şekerin bileşeni olarak da yer almaktadır. Bunun yanı sıra yapılan çalışmalarda meyve ve sebzelerde bulunan fruktoz, lipit ve kan glukozu üzerinde artan bir etkiye neden olmamaktadır. Bunun nedeni olarak ise meyve ve sebzelerde yer alan posa, fitokimyasal ve antioksidan içeriği gibi faktörler gösterilmektedir.

Protein: Proteinler glikolitik enzimlerin ve insülin gibi hormonların sentezi, vücut sıvılarının oluşumu ve inflamasyon süreçlerinde medyatörlerin yapısında yer alması nedeniyle insülin direncinde önemli rollere sahiptir. Yüksek proteinli diyetlerin insülin duyarlılığı üzerindeki etkileri tartışmalı sonuçlara neden olabilmektedir. Yüksek proteinli diyetler insülinotropik (insülini arttırıcı) etkiye sahip olması ve insülin sekresyonunu teşvik ederek kandaki fazla glukozun ortadan kaldırılmasına neden olmasıyla insülin duyarlılığını geliştiren bir strateji olarak görülmekedir.

Yağ: Beslenmede yer alan yağ asitleri sadece önemli bir enerji kaynağı değil, aynı zamanda çeşitli hücresel süreçlerde sinyal molekülleri olarak da görev almaktadırlar. Metabolik hedefler ve kardivasküler hastalık riski üzerindeki etkilerinden dolayı, toplam yağ tüketiminden ziyade tüketilen yağ türü çok daha önemlidir.

Diyet Posası: Diyet posası; besinlerin bir bileşeni olarak insan vücudunun sindiremediği veya kısmen fermente edebildiği kompleks karbonhidratlar olarak tanımlanmaktadır. Gözlemsel çalışmalardan elde edilen verilerde posa ve posadan zengin tam tahıllı besinlerin fazla alımının, azalmış obezite ve diyabet riski ile ilişkili olduğu belirtilmiştir. sohbetviva Çözünür viskoz posanın sindirim sistemi üzerindeki etkilerini tespit etmek sıklıkla daha kolaydır. Bu tür posanın diyete ilave edilmesiyle kandaki glukoz oluşum hızı yavaşlamakta, insülin salgısı da buna bağlı azalış göstermektedir. Kan glukozu ve insülin konsantrasyonları üzerindeki bu yararlı etkiler insülin direncine sahip bireyler için son derece önemlidir.

Yani genel olarak sağlıklı ve düzenli beslenmeyi alışkanlık haline getirmek en güzel sonuçları getirecektir. Yeterli ve dengeli beslenmek, egzeriz yapmak, suadiye sohbet düşük glisemik gıdalarla beslenmek, günlük posa alımını artırmak, fazla kilolardan kurtulmak insülin direnci için çok önemlidir. Bunun yanı sıra su tüketimi ve stres faktörüne dikkat edilmesi gereken noktalardır.

2
Forum Sohbet / Gut Hastalığı ve Guta ne iyi gelir?
« : 26 Eylül 2021, 14:04:55 »
Gut hastalığı (Gut), pürin(protein) metabolizma bozukluğu olarak bilinir. Bu nedenle pürin içeriği yüksek gıdaların tüketilmesi daha az olmalıdır.

    Yüksek pürin içeren gıdalar (az tüketilmeli)

    . Sakatatlar (karaciğer, böbrek, kalp..vb)

    . Av hayvanı etleri (sülün, tavşan, geyik)

    . Kırmızı et içeren yemekler ve işlenmiş gıdalar (et yemekleri, kebaplar, sosis, salam, sucuk)

    . Kümes hayvanı içeren yemekler (tavuk, hindi)

    . Kabuklu deniz ürünleri (karides, istakoz, midye, yengeç)

    . yağlı balıklar (hamsi, alabalık, sardalya- göreceli az tüketilmesi)

    . Ticari soslar

    . Alkol (bira, viski, likör, rakı)

    Düşük pürinli içeren gıdalar (güvenli tüketilebilir ürik asit seviyesini yükseltmezler):

    . Bakliyat

    . C vitamini yüksek meyveler

    . Sebzeler (kuşkonmaz ve kültür mantarlarında göreceli daha yüksek)

    . Süt ve süt ürünleri

    . Yumurta

    . Çaylar

    . Kahve ( kahve tiryakileri beraberinde bol da su içmeli kahveye bağlı dehidratasyon ürik asit seviyesini göreceli yükseltir)

    . Ekmek (kepek ekmeğine dikkat)- gut yanında kan şekeri yüksek olanlar dikkatli tüketmeli


    Kilo vermek ürik asit seviyeme etki eder mi? Spor yapmak eklemime iyi gelir mi?

    Kilo vererek ideal vücut ağırlığına ulaşmanız kan ürik asit seviyesini düşürür. ümraniye escort Kilo vermek ayrıca ağırlığımızı taşıyan diz, kalça, ayak eklemlerimize etki eden kuvveti de azalttığı için ve bu eklemler gut artiritinden en fazla etkilenen eklemler olduğundan, onları korumak için de çok önemlidir. Aşırı kalori kısıtlaması ile ani kilo vererek yapılan diyetler ise hem tekrar kilo alımına açık olduklarından hem de metabolizma üzerinde olumsuz etkileri olduğundan metabolik hastalıklar gurubuna giren gut, diyabet, tansiyon gibi hastalıklarda çok önerilmez ayrıca safra taşı gelişimi gibi komplikasyonları da vardır. Dengeli sağlıklı beslenerek kontrollü kilo vermek önemlidir. Diyetin yanı sora yapılan egzersiz de hem eklem sağlığı hem kilo kontrolü için çok önemlidir. Tüm romatizmal hastalıklarda eklemde iltihap geriledikten sonra eklem sağlığı için düzenli ve kontrollü egzersiz yapmak çok önemlidir.

    Vucudumun ihtiyacı olan günlük protein miktarı ne kadardır?

    Kişinin günlük protein ihtiyacı kabaca kilosunun 1 gr ile çarpılmasıdır. Yani 70 kg ağırlığındaki bir kişinin 70 gr/gün protein alması gerekir. Tabii kişinin yaşı, cinsiyeti ve beraberinde böbrek yetmezliği gibi hastalıkların bulunması günlük protein miktarına etki eder.

    Günlük beslenmenizde protein ihtiyacınızı hangi gıdalardan ne kadar karşılayabileceğinizi anlamanız için size bazı gıdaların protein içeriği örnek olarak aşağıda verilmiştir. Daha detaylı bilgiyi bir diyet uzmanına danışarak almanız önerilir.

    100g tavuk (göğüs), 22g protein içerir.
    100g morina (büyük Mersin balığı) ve diğer büyük balık filetoları, 21g protein içerir.
    Yumurta, 6g protein içerir.
    30g sert peynir, 8g protein içerir.
    30g süzme peynir, 14g protein içerir.
    30g badem, 5g protein içerir.


    Gut Hastası İçin “Sağlıklı Beslenme”nin mantığı nedir?

    Sağlıklı ve dengeli beslenme herkes için çok önemlidir ve koruyucu hekimlikte en önemli konulardan biridir. göztepe escort Kişinin ideal kilosunda veya buna en yakın kiloda olması, bunu gerçekleştirirken vücudu için gerekli tüm besin öğeleri ve mineralleri alması ve sosyal yaşamında sıkıntıya düşmemesi ve hayattan keyif alması çok önemlidir.

    İnsan hepçil bir canlı olarak bilinir yanı hem sebze meyve ile otçul olarak hem de et ve benzerleri ile etçil olarak beslenir. Bu avcı-toplayıcı bir canlı olmamızdan kaynaklanır. Binlerce yıllık insanoğlu öğretisi bu şekildedir. Günümüz insanının gelişen teknoloji ve değişen yaşam şartları nedeniyle gıdaya ulaşması binlerce yıl evvelki ataları ile aynı değildir. Bu nedenle beslenme şeklinin de değişmesi çok önemlidir. çekmeköy escort Yapılan çalışmalar romatizma hastalarının bitkisel ağırlıklı beslenmesinin sağlıkları için daha iyi olduğunu göstermektedir. Günümüz insanı avcı-toplayıcılıktan, toplayıcılığa doğru evrilmelidir. Bu durumda vejeteryan diyet romatizma hastası için daha uygundur.

    Bir gut hastası için diyet daha da fazla önem kazanmaktadır. Sebze ve meyveye mutfağında daha fazla yer vermesi, eti de sebze ile beraber pişirmesi daha önemlidir. Hayvanların bize sunduğu süt, bundan yapılan süt ürünleri ve yumurta önemli ve kıymetli protein kaynağı olarak sofrada yerini almalıdır. Ayrıca bitkisel proteinden zengin olan baklagiller de daha fazla pişirilmelidir. İşlenmiş, paketlenmiş hazır gıdalar, şeker ve tatlandırıcı içeren içeceklerden uzak durulmalıdır. Bitki çayları ve içilecek bir iki fincan keyif kahvesinden ise vazgeçilmemelidir. Unutulmamalıdır ki ürik asit büyük bir moleküldür. Ve dokuya çökmeye yatkındır. Dehidratasyon gutta istenen bir durum değildir. Doktorlarınızın önerdiği bir su kısıtlaması durumunuz yoksa suyu bol tüketmeniz çok faydalıdır.

    Gut Hastası Alkolü İçebilir mi?

    Alkollü içecekler fermentasyon yöntemi ile yapıldığı için daha fazla ürik asit içerebilirler. Ayrıca alkolün yıkım son ürünü olan laktik asit vücuttan ürik asitten önce atıldığından ve alkol almak su içme ihtiyacını ortadan kaldırdığı ve gizli dehidratayon yaptığından ürik asit retansiyonuna neden olup kan ürik asit seviyesini artırabilir. kurtköy escort Bu nedenlerle erkekler haftada 21 birim, kadınlar 14 birimden fazla alkol alıyorlarsa mutlaka azaltmalıdırlar. Aşağıda 1 birim alkol üzerinden bazı içeceklerin değeri verilmiştir.

    Yarım bira bardağı (%3-4 alkol içeren) bira,
    125mL şarap (alkol oranı olan güçlü şarap ise, 100mL)
    Viski, cin vs tek kadeh 25mL alkoller
    Tek kadeh şeri veya güçlendirilmiş şarap (50mL)

Ayrıca yapılan çalışmalarda biranın yaptığı ürik asit retansiyonunun şaraptan daha fazla olduğu da gösterilmiştir. Bu bilgi de tüketeceğiniz alkol çeşidine karar vermenizde faydalı olabilir.

3
Forum Sohbet / Sağlıklı kilo verme yöntemleri
« : 26 Eylül 2021, 14:04:29 »
Beslenme ve Diyet Uzmanı Diyetisyen Özlem Tay, kışın bazı püf noktalarına dikkat edilip kuralların uygulandığında sağlıklı kiloya ulaşmanın mümkün olabileceğini söyledi.

Beslenme ve Diyet Uzmanı Diyetisyen Özlem Tay, kışın kilo vermeyi sağlayan ayrıcalıklara rağmen yanlış beslenme alışkanlıkları nedeniyle verilen kiloların fazlasıyla geri alındığını belirterek, bazı püf noktalarına dikkat edilip kuralların uygulandığında sağlıklı kiloya ulaşmanın mümkün olabileceğini söyledi.

Diyetisyen Özlem Tay, kışın sağlıklı kilo vermek için en etkili 8 yöntem hakkında bilgi verdi. Kışın sağlıklı kilo vermenin mümkün olabileceğini belirten Diyetisyen Özlem Tay, kış aylarının kısa günleri ve havanın erken kararmasının, gün içerisinde yemek yeme alışkanlığını azaltığını dile getirdi. Bu durumun, kışın zayıflayabilmek için bir avantaj oluşturduğunu ifade eden Tay, "Kışın kilo vermeyi sağlayan ayrıcalıklara rağmen yanlış beslenme alışkanlıkları nedeniyle verilen kilolar fazlasıyla geri alınıyor. Bazı püf noktalarına dikkat edilip kurallar uygulandığında ise sağlıklı kiloya ulaşmak mümkün olabiliyor" dedi.

"Kış mevsimini kilolu geçirmek zorunda kalmayın"

Vücutta bulunan yağ hücrelerinin ikiye ayrıldığını dile getiren Tay, beyaz hücreler daha çok kilo alımına neden olurken, kahverengi hücrelerin ise yağları kısa sürede yakarak, vücut ısısını dengede tutmaya çalıştığını açıkladı. maltepe escort Tay, "Kış aylarında vücut üşüdüğünü hissettiği anda, ısıyı dengede tutmak amacıyla kahverengi hücreleri harekete geçirir. Böylelikle beyaz yağ hücreleri yakılır ve vücutta enerji olarak açığa çıkar.

Metabolizma hızı da bu sayede artar. Kış mevsiminde soğuk havanın yanı sıra kış sebzelerinden de kilo vermek için yararlanılabilir. Karalahana, beyaz lahana, pazı, brokoli, kereviz, ıspanak ve pırasa gibi kök bitkileri, kilo kaybında önemli bir role sahiptir. Çünkü kök bitkileri diğer besinlere oranla ortalama iki kat daha fazla lif içerir" ifadelerini kullandı.

"Vücudunuzu aç bırakarak cezalandırmayın"

Uzun süre aç kalmanın zayıflamaya yardımcı olduğunu belirten Tay, ancak açlıkla verilen kiloların, vücuttan su ve kas kayıplarına yol açtığını söyledi. Tay, "Aynı zamanda uzun süreli açlıktan sonra alınan besinler, metabolizmanın yaşamını sürdürmesi için daha yavaş çalışılarak harcanır. Bu şekilde vücut kendini koruma altına alır ve her alınana kaloriyi vücuda yağ olarak depolar. Yani vücut, bu tür bir beslenme alışkanlığına vücut uzun süre dayanmaz ve eski yeme alışkanlıklarına dönüldüğünde, verilen kilolar hızla geri alınır. Aç kalarak günlük yaşama devam etmeye çalışmak; yorgunluk, halsizlik, mide bulantısı ve nefeste aseton kokusu gibi sorunlara yol açmaktadır" diye konuştu.

"Light yiyecekleri abartmayın"

Enerji içeriği açısından referans ürünlere göre yağı yüzde 25 azaltılmış ürünlerin light besin olarak kabul edildiğini dile getiren Tay, "Bu besinlerin enerjilerinin yanında genellikle şeker ve yağ içerikleri de azaltılmıştır. pendik escort Light ürünün üretim sebebi günlük alması gereken kalori, yağ ve şeker miktarını azaltmak, aynı zamanda içerdiği lif içeriği sayesinde kişiye doygunluk hissi vermesini sağlamaktır. Diyet yapanlar için önerilen bu ürünler kontrolsüz tüketildiğinde, kilo vermek yerine kilo alımına yol açar" şeklinde konuştu.

"Tek bir besin çeşidine takılmayın"

Yaşam boyunca görülen ve tüketilen hiçbir besinin diğerinden üstün olmadığını belirten Tay, "Herhangi bir besin gurubunun atlanması vücut sağlığını olumsuz etkilemekte, kalp ve kanser gibi önemli hastalıklara yakalanma riskini artırmaktadır. Her çeşit besin grubunun vücut için ayrı bir işlevi bulunmaktadır. Hiçbir besin tek başına, son derece karmaşık ve sistemli işleyen vücut mekanizmasının, düzensiz ve eksiksiz çalışmasını sağlayacak bir etkiye sahip değildir. Bu nedenle besin çeşitliliğine önem verilmeli ve her besin grubundan yeterli miktarda tüketilmelidir. kartal escort Sofralar her renkten sebze ve meyve ağırlıklı olarak hazırlanmalıdır" dedi.

4
Forum Sohbet / Eklem ağrıları ve kurtulma yolları
« : 26 Eylül 2021, 14:03:49 »
Vücutta iskelet sistemini oluşturan kemiklerin birbirine bağlandığı kısımlar eklem olarak adlandırılır. Eklemler vücutta bulunan kemiklerin düzenli bir şekilde hareket etmesini sağlar ve etrafı kıkırdak, bağ, tendon ve kaslarla çevrilidir. Bu yapıda bulunan herhangi bir dokunun ağrıması veya yanması sonucu eklem ağrıları oluşabilir. Bu eklem ağrıları artralji olarak da adlandırılır. Ağrılar vücudun alışık olmadığı ve ani olarak gerçekleştirilen zorlu hareketler sonucunda meydana gelebilir. Eklem ağrıları genellikle hafif şiddette ağrılar olmakla birlikte, belirli fiziksel aktivitelerden sonra ağrının şiddetlenmesi söz konusu olabilir. Özellikle ağırlık taşımak veya zorlayıcı hareketler yapmak ağrıları arttırabilmektedir. Bununla birlikte bazı durumlarda eklem ağrıları farklı bir sağlık sorunundan kaynaklı olarak da ortaya çıkabilmektedir. Bu nedenle eklem ağrıları hafife alınmamalı, birkaç gün içerisinde şiddetinin azalmaması durumunda tedavi için mutlaka sağlık kuruluşlarına başvurulmalıdır.

Eklem ağrıları nedir?

Eklem ağrıları yaşlı insanlarda daha sık görülmekle birlikte genç yaştaki bireylerde de rastlanabilen bir sağlık sorunudur. İlerleyen yaşla birlikte ortaya çıkmaya başlayan eklem ağrıları genellikle eklem sıvısının azalması veya kıkırdak dokunun gücünü kaybetmesinden kaynaklanmaktadır. escort bayan Obezite, yaralanmalar ve bazı hastalıklar, yoğun spor aktiviteleri eklemlerin zarar görmesine ve buna bağlı olarak ağrı oluşumuna yol açabilir. Nadir de olsa psikolojik sorunlardan kaynaklanan ekrem ağrıları da söz konusu olabilmektedir.

Günlük aktivitelerde vücut gereken dengeyi eklemler yardımıyla sağlar. Eklemlerde oluşan ağrılar hem günlük aktivitelerin yerine getirilebilmesini, hem de iş yaşamını zorlaştırır. Bu nedenle nedeni her ne olursa olsun eklemlerde meydana gelen ağrılar yaşam standartlarını oldukça fazla etkiler ve ağrıların bir an önce tedavi edilmesi gerekir.

Eklem ağrıları belirtileri nelerdir?

Bazı hastalarda eklem ağrıları oldukça hafif seyredebileceği gibi bazı hastalarda ise oldukça şiddetli boyutlara ulaşabilmektedir. Ağrılar nöbetler halinde kendini gösterebilir ve bu durum günlük yaşamı olumsuz etkiler. Eklemlerde ağrı oluşumuna neden olan hastalıklarda ağrı ile birlikte yaygın şekilde görülen belirtiler şunlardır:

Eklemlerde şişlik,
Eklemleri kaplayan deri yüzeyinde kızarıklık ve sertlik,
Ağrılara bağlı olarak görülen çeşitli hareket ve yürüyüş bozuklukları
Ağrıyan eklemi hareket ettirmekte güçlük çekme

Yukarıdaki belirtiler eklem ağrıları yaşayan kişilerde yaygın olarak görülen ortak sorunlar olup ağrının şiddetine göre belirtilerin yoğunluğu değişebilmektedir. sancaktepe escort Yoğun sportif aktivite sonucunda ortaya çıkan ağrılar çoğunlukla istirahat sonucunda geçer ve herhangi bir ciddi sonuç doğurmaz. Fakat nedensiz yere oluşan eklem ağrıları genellikle altta yatan farklı bir sağlık sorununu işaret eder. Ağrıları hafif şiddette olan kişiler çoğu zaman eklem ağrılarını önemsemeyip bir uzmana danışma gereksinimi hissetmez. Ancak eklemde ağrı oluşumuna neden olan hastalıklar tedavi edilmediği durumda ilerleme eğilimine sahip olduğundan ağrılara gereken önemi vermek ve muayene olmak için sağlık kuruluşlarına başvurmakta fayda vardır.
Eklem ağrıları neden olur?

Eklem ağrıları birçok hastalığın bir belirtisi olarak ortaya çıkabileceği gibi doğrudan bir kemik ve eklem hastalığını da işaret edebilmektedir. En yaygın görülen eklem ağrısı nedenleri şu şekilde sıralanabilir:

Avesküler nekroz yani sınırlı kan akışına bağlı olarak kemik dokusu ölümü
Kemik kanseri
Kemik kırık ve çıkıkları
Eklem iltihabı
Fibromiyalaji
Gonokokal artrit
Gut hastalığı
Hipotiroidi
Lösemi
Sistemik Lupus Eritematozus (Lupus hastalığı)
Lyme hastalığı
Osteomiyelit (kemik enfeksiyonu)
Paget kemik hastalığı
Romatizmal ateş
Romatoid artrit (inflamatuar eklem hastalığı)
Raşitizm
Eklem burkulmaları

Yukarıda belirtilen hastalıklar dışında çok yaygın olarak görülen osteoartrit (kireçlenme) hastalığı, eklemler arasında bulunan bağ dokunun yıpranmasından dolayı ağrılara sebep olabilir. anadolu yakası escort Bağ dokuda meydana gelen kireçlenmenin tedavi edilmemesi sonucunda hareket kabiliyetinde kalıcı kayıpların oluşma riski vardır. Yaşlılar ve sürekli aynı hareketi yapmak zorunda olan bireyler osteoartrit hastalığına yakalanma konusunda daha büyük bir risk altındadır. Bunun haricinde bursit yani kesecik iltihabı, eklemlerin hareketini kolaylaştıran içi dolu keseciklerin iltihaplanması şeklinde gelişen ve şiddetli eklem ağrılarına yol açabilen bir diğer hastalıktır. Eklemlerde oluşan ağrıların nedeni tam olarak belirlendikten sonra altta yatan hastalığa yönelik uygulanacak olan tedavi ile birlikte eklem ağrıları büyük ölçüde ortadan kaldırılabilir.

Eklem ağrıları teşhisi nasıl konulur?

Eklem ağrılarının birkaç gün içerisinde hafiflememesi durumunda kemik ve eklemlerde daha fazla tahribata yol açmaması için bir uzmana danışmak oldukça önemlidir. İlk olarak yapılacak olan fiziksel muayenede ağrının nerede olduğu, eklemlerin hareket kabiliyeti ve ağrı olan bölgede şişlik, sertlik veya kızarma olup olmadığı uzman tarafından kontrol edilir. Ağrıya sebebiyet veren hastalığın tespit edilebilmesi amacıyla muayeneden sonra hekim tarafından bazı kan testleri istenebilir. Eklemde meydana gelen şişlikler çoğunlukla iltihaplanma sonucu oluşmaktadır. Kan testleri ile eklemde herhangi bir iltihaplanma durumu olup olmadığı da kontrol edilebilir. Eklemde meydana gelen herhangi bir kırık veya çıkık oldukça fazla ağrıya sebep olacaktır. Bu gibi durumların varlığından şüphelenilmesi durumunda veya kemiklerde bulunan yapısal bozuklukların tespit edilebilmesi amacıyla röntgen istenebilir. Bunun yanı sıra eşlik eden hastalıkların araştırılması için MR (manyetik rezonans) ve BT (bilgisayarlı tomografi) incelemeleri de yapılabilir. Uzman tarafından gerekli görülen sağlık taramaları yapıldıktan sonra elde edilen sonuçlar değerlendirilerek ağrıya neden olan hastalığın teşhisi koyulur ve buna yönelik olarak tedavi süreci planlanır.

Eklem ağrıları tedavi yöntemleri nelerdir?

Eklem ağrılarının ne şekilde tedavi edileceği, ağrıya neden olan hastalığın türüne göre değişkenlik gösterir. Tedavide ağrıların ve beraberinde görülen olumsuzlukların hafifletilmesine yönelik olarak uygulanan semptomatik tedavinin yanı sıra ağrıyı oluşturan hastalığa yönelik ayrıca tedavi uygulanmalıdır. Romatizmal hastalıklardan dolayı kaynaklanan eklem ağrıları çeşitli ilaçlar ve fizik tedavi uygulamaları ile tedavi edilebilir. Hatta bazı romatizmal hastalıkların tedavisi için kaplıcalar da önerilmektedir. Fazla kilolar eklemlerin daha fazla yorulmasına sebebiyet vereceğinden düzenli beslenerek kilo kontrolünün sağlanması oldukça önemlidir. pendik escort Bu nedenle aşırı kilo almanın önlenmesi önemli bir tedavi yöntemidir. Eklem iltihaplarından kaynaklanan ağrılarda ise antibiyotik kullanımı önerilebilir. Kırık ve çıkıklar gibi travmatik durumlar ile bazı eklem hastalıklarının tedavi sürecinde cerrahi operasyonlardan da faydalanılması gerekir. Bazı hastalarda kemik ve eklem onarımının desteklenmesi amacıyla kalsiyum ve D vitamini takviyelerinden faydalanılabilir. Bunların haricinde eklem ağrılarına yol açan hastalıkların oluşmadan önlenebilmesi için hareketli yaşam tarzını benimseme amacıyla düzenli bir egzersiz planına uyum sağlamakta fayda vardır. Yapılacak olan egzersizlerin öncesinde kas ve eklemlerin zorlanmasını önlemek amacıyla ısınma hareketleri yapılmalıdır. Masa başında çalışan kişilerde de eklem ağrılarının oluşma riski çok yüksek olduğundan iş saatlerinde mümkün olduğunca sık aralıklarla ayağa kalkılarak bir süre dolaşılması, sandalyede yapılabilecek küçük egzersizlerin uygulanması gerekir.

Eğer siz de eklem ağrılarından şikayetçiyseniz veya yukarıda verilen belirtilerden bazılarını taşıyorsanız mutlaka bir sağlık kuruluşuna başvurarak gerekli muayene ve tetkiklerin yapılmasını talep edebilirsiniz. Eklemlerde hissedilen ve uzun süre boyunca devam eden basit ağrılar önemli hastalıkların habercisi olabilir. Dolayısıyla ağrıların kendiliğinden iyileşmesini beklemek yerine bir an önce muayeneden geçerek hekiminizin belirlediği teşhise göre tedavi sürecinize başlamalısınız. Bu sayede hastalığınızın ilerleyerek kalıcı sonuçlara yol açmasını önleyebilir, ileriki yaşlarda daha sağlıklı bir yaşam sürmeyi garantileyebilirsiniz.

5
Forum Sohbet / Sağlıklı Beslenmenin Vücuda Faydaları
« : 26 Eylül 2021, 14:03:32 »
Bireyleri sağlıklı vücuda sahip yapan en önemli etkenlerden biri beslenme alışkanlıklarıdır. Doğru beslenme alışkanlığına sahip bireyler sağlıklı bireylerdir. Bireylerin beslenme stillerini değiştirmeleri ve doğru beslenmeleri pek çok hastalıktan koruma sağlamakta, bazen şikayetleri hafifletmekte, bazen de dengeli beslenme bireyin sağlığına tamamen kavuşmasına yardımcı olmaktadır. Beslenme ve bu kapsamda diyet programları, bireylerin yaşam koşulları, fiziksel özelikleri, yaşı, boyu, kilosu, genetik özellikleri, geçmişteki ve hali hazırdaki rahatsızlıkları vb. tüm faktörler değerlendirilerek hazırlandığında beklenen sonucu verecektir.

Kişiye Özel Beslenme ve Diyet Programları

Beslenme ve diyet programı, genel değil kişiye özeldir. Beslenme ve diyet programından verim alabilmek, kişisel programlarla mümkün olabilecektir. Aynı beslenme ve diyet programını uygulayan iki kişinin bu beslenme ve diyet programlarından sağlayacağı faydalar birbirinden çok farklıdır. Fazla kilolarından şikayet edip sürekli ama kontrolsüz diyet uygulayan veyahut kilo alabilmek için beslenme programları deneyip başarılı olamayan bireylerin uyguladıkları beslenme ve diyet programlarından hedefledikleri sonucu alamamalarının başlıca nedeni uyguladıkları beslenme ve diyet programının kişisel / özel olmamasıdır. maltepe escort Sağlıklı bireyler ve sağlıklı toplumlar için beslenme ve diyetin vücudumuz için önemi anlaşılmalı ve beslenme ve diyet konusunda kulaktan dolma yöntemler yerine bu konuda eğitim almış profesyonel beslenme ve diyet uzmanlarından/ekiplerinden destek alınmalıdır. Yaşam tarzı haline gelecek ve sağlıklı birey olmayı sağlayacak alışkanlıklar, profesyonel beslenme ve diyet programları ile ancak kazanılabilecektir.

Sağlıklı Yaşam İçin Beslenmenin Önemi

Herkesin en büyük arzusu sağlıklı yaş alıp, herhangi bir kronik rahatsızlığı olmadan, yaşlanmak ve zinde bir hayat sürmektir. Son yıllarda sağlıklı bir yaşam sürmenin nasıl sağlanacağı insan ömrünün nasıl uzatılacağına dair pek çok araştırma gerçekleştirilmiştir. İnsan sağlığında en önemli konulardan biri de beslenmedir, doğru bir beslenme zararlı gıdalardan uzak durma, sporu hayatımızın bir parçası haline getirebilme genetik yatkınlığımız olsa bile hastalık oluşma faktörlerini engelleyip daha uzun sağlıklı bir yaşam sürmemize katkı sağlamaktadır. Sağlıklı beslenmeye ek olarak zindelik, canlılık, iyi bir cilt kalitesi ve pek çok sağlığımızı destekleyecek faktör için vitamin ve antioksidanların hayatımızdaki önemi büyüktür. Her ne kadar doğru beslenme yöntemleri araştırsak, diyetler uygulasak ta vücudumuzun ihtiyacı olan vitamin ve antioksidan çeşitli takviye ürünlerle tamamlamamız gerekebilir.

Vitamin Kullanımı ve Sağlıklı Yaşamak Arasındaki Bağlantı

Vücudumuzun ihtiyacı olduğu 13 çeşit vitamin bulunmaktadır her bir vitaminin sağlığımıza katkısı; eğer eksikliği fazla miktarda olursa da sağlık sorununa sebebiyet verme faktörü vardır. Vitaminler A, B1, B2, B3, B6, B12, C, D, E, K vitaminleridir. Gelin bu vitaminlerin detaylarına inelim.

    B1 vitamini karaciğer ve yumurtada mevcuttur, eksikliği sinir cilt ve kas hastalıklarına neden olur.
    B2 vitamini karaciğer, et, tahıl ürünlerinde vardır; eksikliği kansızlık ve cilt rahatsızlıklarına neden olur.
    B3 vitamini balık, et ve kuruyemişte vardır. Eksikliğinde sinir rahatsızlıkları ve cilt hastalıkları görülebilir.
    B5 vitamini, yumurta baklagiller ve sebzelerde görülür, ataşehir escort eksikliğinde kas sorunları, sinirlilik, stres gibi rahatsızlıklar gözlemlenir.
    B6 vitamini sebze, tahıl ve et ürünlerinde bulunur, eksikliğinde kansızlık ve enerji azalması gözlemlenir.
    B12vitamini karaciğer ve kırmızı ette mevcuttur eksikliğinde kansızlık ve enerji kaybı görülür.
    C vitamini limon, portakal, mandalina ve greyfurtta sebzeler ve patateste bulunur. Cilt kalitesi ve cilt iyileşmesine olumlu katkıda bulunur, eksikliğinde cilt kalitesinde bozulma gözlemlenir.
    D vitamini balık ve süt ürünlerinde bulunur doğal yollarla güneş ışığından da alınır eksikliğinde kemik rahatsızlığı da gözlemlenir.
    E vitamini sıvı yağ ve kuruyemişlerde bulunur, eksikliğinde kansızlık gözlemlenir.
    K vitamini, yeşil sebzelerde mevcuttur, eksikliğinde kan pıhtılaşması ve ilgili sorunlar yaşanabilir.
    Folik asit, b vitaminin bir çeşididir, yumurta yeşil sebzelerde vardır Eksikliği kansızlığa ve kas ağrılarına neden olabilir.

Antioksidanların Vücuda Etkisi ve Önemi

Vitaminler gibi bir diğer önemli maddede antioksidanlardır. Antioksidanlar hücrelerimizin düzenli çalışmasını, hücre hastaları olmasını ve hayati hücre zararlarının yaşanmasını önlerler. Antioksidanları çeşitli meyve ve yiyeceklerden elde edebiliriz. Antioksidanların çeşitleri; bitter çikolata, ceviz, yaban mersini, çilek, enginar, ahududu, lahana, fasulye, pancar, ıspanak olarak sıralanabilir. Vitamin ve antioksidanlara ek olarak vücudumuzun minerallere de ihtiyacı vardır. Bu minerallerden en önemlileri; kalsiyum, sodyum, demir, çinko, fosfor, magnezyum, potasyum, krom ve iyottur.

Kalsiyum kemikleri ve dişleri güçlendirmek için faydalıdır ve hücrelerin iyi çalışmasına destek olur, sodyum sinir ve kas sağlığı için gerekmektedir, demir metabolizmayı güçlendirmek ve hastalıklardan korunmak için destek sağlar, çinko yara iyileşmesi ve vücut bünyesi ve cinsel gelişimi için gereklidir, kartal escort fosfor diş yapısı ve kemik yapısı için önemlidir, magnezyum vücut sinir sisteminin sağlıklı çalışması saç ve tırnakların güçlenmesini sağlar ,potasyum beyin faaliyetleri ve tansiyon dengelenmesi için denge sağlar. Sağlıklı yaşam için ve sağlıklı yaşlanmak için genetik rahatsızlıkların oluşumunu engellemek için, beslenme düzenimize her zaman dikkat etmeliyiz, et, sebze, meyve tüm besinlerden yeterli miktarlarda tüketmeli, vitamin ya da mineral eksikliğimiz mevcut ise mutlaka takviye edici gıda takviyeleri ile desteklenmelidir ve düzenli tahlillerle seviyesi olması gereken miktarlarda olması amaçlı kontrol altında tutulmalıdır.

6
Forum Sohbet / Normal doğum hakkında herşey
« : 26 Eylül 2021, 14:03:19 »
Normal doğum nedir?

Normal doğum, doğumun mümkün olduğunca müdahale edilmeden gerçekleştirildiği süreçtir. Bilimsel olarak; 37-42. gebelik haftaları arasında annenin kendiliğinden oluşan ağrılarıyla rahim ağzında açılma ve akabinde bebeğin ve eşinin doğum kanalından geçmesi ile meydana gelir.

Normal doğum nasıl yapılır?

Normal doğum 3 evreden oluşmaktadır.

Birinci evrede rahimde başlayan ve giderek sıklaşıp artan kasılmalar ile 14-18 saatlik süreçte rahim ağzının 9-10 cm’e kadar açılması beklenir. Bu süreçte annenin kasılmaları ve bebeğin kalp atımları düzenli aralıklarla monitorize edilir.
2. evrede ise bebeğin doğumu gerçekleşir.
3. ve son evrede ise bebeğin plasentası denilen eşinin doğumu tamamlanır.

Normal doğum belirtileri nelerdir? Normal doğum nasıl başlar?

Doğumun başlama sürecinde rahimdeki kasılmalarla birlikte rahim ağzındaki yumşaya bağlı olarak normal doğum belirtileri görülür. Nişan denilen sümüksü, kanlı bir lekelenme ile süreç başlar. Buna halk arasında ‘su gelmesi’ denmektedir. Bu durum bebeği 9 ay boyunca anne karnında darbelere karşı koruyan amniyon sıvısının bulunduğu amniyotik kesesinin açılması ya da geçmeyen düzenli ritmik kasılmaların başlamasıdır. ümraniye escort Bu belirtiler aynı anda birlikte olabileceği gibi ilerleyen doğum sürecinde de eşlik edebilir.

Normal doğum kaçıncı haftada olur?

Normal doğum 37. gebelik haftasının tamamlandığı, 42. gebelik haftasının bitiminden önce (260-294 günler arsı) herhangi bir zamanda gerçekleşebilir.

Normal doğum için hastada olması gereken kriterler nelerdir?

Takipler sırasında bebeğin gelişiminin normal sınırlarda seyrettiği ve annenin vücut yapısının uygun olduğu durumlarda normal doğumun gerçekleşmesi mümkündür.

Normal doğum kaç evreye ayrılır?

Normal doğumun 3 evresi vardır. Birinci evre; düzenli kasılmaların başlamasından tam açılmaya kadar geçen süredir. Rahim ağzının tam açılması ile bebeğin doğmasına kadar geçen süreye 2. evre denir. dudullu escort Bebeğin beslenmesini sağlayan plasenta denen eşinin doğması ile sonlanan süre ise 3. evredir.

Normal doğumun anneye faydaları nelerdir?

Normal doğum sonrasında anne daha hızlı ve kolay iyileşme süreci yaşamaktadır. Bu durum psikolojik olarak annenin, bebeğin bakımı konusunda kendisini daha faydalı hissetmesini sağlar. Ayrıca normal doğum yapan annelerde süt hormonu denilen oksitosin hormonu daha hızlı ve etkin salınmakta ve emzirme süreci daha kolay olmaktadır.

Normal doğumun bebeğe faydaları nelerdir?

Normal doğum ile dünyaya gelen bebeklerin doğum kanalından geçerken faydalı bakteriler ile karşılaşması bebeğin bağışıklık sisteminin güçlenmesini sağlar. Ayrıca bebeğin akciğerlerindeki amniyon sıvısının atılmasının kolaylaşması ile solunum sıkıntısı gelişme riski daha az görülmektedir.

Anne karnında bebek doğum kanalına ne zaman girer?

Doğum sürecinde tam olarak bebeğin doğum kanalına ineceği zaman belli değildir. Ancak genellikle gebeliğin 36-38. haftaları arasında myometrium denilen rahim kasları doğuma hazırlanır ve genellikle bu dönemde bebeğin doğum kanalına inişi başlar. Bu süreçte rahim ağzı yumuşamaya başlamış ancak yapısal bütünlüğü korunmaktadır. Doğum kanalına iniş tamamlandıktan sonra genellikle 2-4 hafta arasında doğum başlayacaktır. İlk doğumdan sonraki gebeliklerde kanala giriş ve doğum arasındaki zaman daha kısadır.

Normal doğum çok acı verir mi?

Doğum ağrısı kendine has özellikleri olan ve genellikle şiddetli olan bir ağrıdır. Annenin daha önce tecrübe etmediği bu uzun süreli ağrılı süreç annenin yorgun düşmesine de neden olabilmektedir. Günümüzde birçok merkezde epidural anestezi denilen bölgesel anestezi tekniği ile anne adayları için bu süreç daha ağrısız hale getirilmektedir.

Normal doğumda dikiş neden atılır?

Normal doğum sırasında genellikle ilk doğumunu yapan gebelerde doğumu gerçekleştiren hekim tarafından doğumu kolaylaştırmak ve daha kontrollü bir doğumu sağlayabilmek için vajinal açıklığın genişletilmesi amacıyla vajinal duvara epizyotomi denilen kesi yapılabilmektedir. altayçeşme escort Bu kesi hattı bebeğin ve eşinin doğumunun ardından hekim tarafından uygun şekilde onarılmakta ve 1-2 hafta içinde hızlı bir şekilde iyileşmektedir.

Bebek doğum kanalına girdikten sonra sezaryen olur mu?

Normal doğum için takip edilen hastalarda annede ve bebekte gelişebilecek yeni ve acil durumlar nedeniyle sezaryen olasılığı vardır. Özellikle annenin doğum kanalıyla, bebeğe ait kısımlar arasındaki uyumsuzlukları öngörebilmek mümkün olmayabilir. Böyle bir durumda doğum duraklayabilir ve süre uzayabilir. Normal doğum için takip edilen her hasta da olası sezaryen ameliyatı için şartlar uygun olmalıdır.

Anne karnındaki bebek doğum pozisyonunu ne zaman alır?

Hamileliğin erken dönemlerindeki bebekler rahim içindeki kesede bol miktarda sıvı olması nedeniyle her pozisyonda durabilmektedirler. Çoğunlukla gebeliğin 31. haftasından itibaren normal doğum için en ideal pozisyon olan yüzü arkaya dönük ve baş aşağı pozisyona geçmeye başlarlar.35. haftadan itibaren bebeğin pozisyonunu değiştirme ihtimali azalır. Bazı durumlarda bebek doğum başlangıcında dahi dönebilir.

Normal doğum yapanlar kaç gün hastanede kalır?

Normal doğum sonrası iyileşme süresi sezaryene göre çok daha kısadır. Kişiden kişiye değişmekle birlikte genellikle anneler 24 saat serviste takip edilir. Bu süreçte annenin ayağa kalkması, yemek yemesi, duş almasına izin verilmektedir.

7
Forum Sohbet / Varikosel'den korunma yolları
« : 26 Eylül 2021, 14:02:56 »
Varikosel, erkekte kısırlık nedenleri arasında en sık görülenidir. Normal toplumda %15, çocuğumuz olmuyor diye başvuran erkeklerin yaklaşık %35-40’ında(19-35 yaş grubunda:%24, 40 yaşın üstünde: %48) varikosel tespit edilir. Tedavisi ameliyatla yapılmaktadır. Erken tedavi, daha sağlıklı spermlerin üretilmesine ve hatta adolesan varikoseline bağlı küçülmüş bir testisin büyümesine yardımcı olabilir.

Çok merkezli (meta-analiz) yapılan bir çalışmada çalışmada muayenede varikoseli bulunan erkeklerin ameliyatla tedavi edilmeleri durumunda, ameliyat yapılmayanlardan yaklaşık üç kat kat daha fazla çocuk sahibi olma şansı elde ettikleri gösterilmiştir. Özellikle sperm değerleri bozuldukça bu oranın daha da yükseldiği bilinmektedir.

Varikosel, testisleri yıkayan kirli kan taşıyan venöz damarların anormal şekilde genişleyip, içlerindeki kanı taşıyamaz olmaları ve neticede kanın geri kaçması durumudur. Bu damarlar, oksijen ve besinler bakımından düşük olan kanı testislerden taşır. Genişlemiş damarlarında oluşan geriakım testislerde şişmeye sebep olur ve beklenen perfüzyon ve sağlıklı beslenme gerçekleşmez. Varikosel bacağındaki varisli damarlara benzer bir damar genişlemesidir. Varikosel hastalığı, ergenlik öncesi ve ergenlerde(adolesan) sık görülür, 10 yaşından küçük erkek çocuklarda nadir görülür. Erişkin erkeklerin yaklaşık %15’inde rastlanılır. şerifali escort Sıklıkla sol tarafta bulunur ama nadir de olsa sağ ya da iki taraflı da gelişebilir. Sağ tarafta bulunan varikosel olgularında, karın içinde damarlara bası yapan kitleler bakımından dikkatli olunmalıdır. Varikosel bazen tümör (böbrek tümörü) belirtisi olarak karşımıza çıkabilir. Bu durumda ultrasonografik inceleme ile araştırılır, olmazsa bilgisayarlı tomografi ya da MR görüntüleme ile daha detaylı tetkik edilirler. Varikosel genellikle belirti vermez ve ağrısızdır, ve çoğunlukla tedavi gerektirmez.

Varikosel Neden Olur?

Varikosellerin neden geliştiği kesin bilinmemekle birlikte. Varikosel, yapısal bir bozukluktur ve değişik nedenlerden dolayı gelişmiş olabilir.

Damar içindeki kapakçıkların yetersiz gelişimi nedeniyle olmuş olabilir.

Varikosel Sperm kalitesi üzerine etkileri nelerdir?

Anormal sperm parametrelerine sahip hastaların %25’inde varikosel tespit edilir. Varikoseli olan hastaların ise %35-55’inde anormal sperm parametrelerine sahip olduğu görülür.Varikosel derecesi ne kadar fazla ise sperm parametreleride o derece anormal olarak görülmektedir, derece 3 de bu oran %54’e kadar çıkmaktadır. Varikoselin sperm parametrelinin üzerine ve kısırlığa olan olumsuz etkileri temel olarak hala çok net olmamakla beraber oksidadif stres, ısı artışı, böbrek ve böbreküstü bezinden zararlı maddelerin(metabolitlerin) reflüsü, hormonal dengesizlik ve hiposki(oksjen azlığı) gibi çok faktörlü mekanizmalar suçlanmaktadır. ümraniye escort Bu olumsuz etkilerin merkezinde temel olarak oksidatif stres rol oymamakta ve yer almaktadır.Varikoselin derecesi arttıkça oksidadif stres yükü de artmakta ve başarılı bir ameliyattan sonra bu stres ortadan kalkmaktadır.Varikosele bağlı oksidatif sters DNA hasarına neden olmakta hamilelikte düşüklere ve genetik bozukluklaada neden olduğu gösterilmiştir. DNA hasarı DNA fragmantasyon indexi ile değerlendirilmektedir.

Varikoselin Belirtileri Nelerdir?

Varikosellerde genellikle semptom olmaz. kadıköy escort Bazı durumlarda, künt-keskin ağrıya kadar değişen bir skalada ve derecelerde ağrı olabilir. Ağrı, ayakta ve eforla artar, gün boyunca devam eder, sırt üstü yatınca hasta rahatlar.

Varikoseli hasta kendiside fark edebilir veya rutin bir fizik muayene sırasında veya daha büyük bir yaşta kısırlık değerlendirmesi sırasında ebeveynleriniz veya bir doktor tarafından fark edilebilir.

Varikoselin Teşhisi ve Derecelendirilmesi

Varikosel tanısında altın standart fizik muayenedir. Ayrıntılı bir tıbbi öykü ve varsa belirtiler tanıda yol göstericidir.Varikosel tanısı klinik muayene ile konulur. Ultrason ve Dopplerin,bazı durumlarda özellikle reflü tespitinde ve miktarını tayin etmede katkısı vardır. Optimal sıcak ortamda ve hasta ayakta iken elle muayene yapılır. Bu sırada ıkındırılarak (Valsalva manevrası) damarlarda gözle fark edilemeyen genişlemeler de hissedilmeye çalışılır.

Muayene bulgularına göre varikosel 3 dereceye ayrılır:

1. Derece: Ancak ıkındırma ile fark edilen, hafif derecede varikosel.

2. Derece: Normal solunumda ama ancak elle muayenede fark edilen, orta derecede varikosel.

3. Derece: İstirahat halinde elle hissedilen ve gözle bile fark edilebilen büyük varikoseller.

Fizik Muayene: Fizik muayenede ayakta iken ve/veya ıkınırken ortaya çıkan variköz damarlar tanı koydurur. Şişmiş damarlar “kurtçuk dolu torba” gibi hissedebilir. Her iki testis boyutlarını karşılaştırmak için beraber incelenmelidir. Varikoselden etkilenen testis genellikle daha küçüktür. Hasta muayene edilirken önce yatar pozisyonda damarlar kontrol edilir. Bu sırada geriye doğru boşaltılır ve hemen arkasında ayağa kaldırılarak boşalan damarların kanla dolması derecesine bakılır. İşte bu sırada damarlarda ortaya çıkan değişiklikler yukarıdaki skalaya göre derecelendirilir. Varikosel ne kadar büyükse, tedaviden de o kadar fazla yarar sağlanılır.

Doppler USG de İstirahatta veya hasta ıkındığında damar çapları (3 mm ve üstü) ve geri akımın(reflü 2 saniyeden fazla olması) varikosel tanısının doğrulanması için kullanılır.

Adolesan Varikosel Nedir?

Ergenlik varikoseli (adölesan varikoseli), Adolesan yaşlarda (11 ile 16 yaş arası) testislerin bulunduğu torbalarda ağrı gibi bulguların yanı sıra, testis gelişiminde gerileme, atrofi (küçülme) ve erişkin yaşlarda sperm değerlerinin bozulması sonucunda kısırlığa yol açabilecek varikosel türüdür. Çocukluk çağı ve adolesan yaş grubundaki varikosel olgularının çoğu herhangi bir belirti vermez. Genelde fizik muayene ile tesadüfen saptanırlar veya aileler tarafından fark edilirler. Fizik muayene yapıldığında, olguların yaklaşık %10’unda etkilenen taraftaki testiste hacim kaybı saptanmaktadır. Adölesan varikoselin görülme sıklığı %15 olmakla beraber, büyümenin hızlandığı 13 yaşından sonra yaşla birlikte artmaktadır. istanbul escort Olguların %90’ında sol varikosel görülürken yaklaşık %10 olguda iki taraflı varikosel saptanır.Adölesan varikosel değerlendirilirken testis hacmi de ölçülür. Testis hacimlerinin ölçülmesi, varikosel tedavisinin gerekliliği ve varikoselektomi sonrası testis hacimlerinin izlenmesi açısından gereklidir. Testis hacimleri, çeşitli hacim ölçerlerin (orşidometre) yanı sıra ultrasonografi ile de ölçülebilmektedir. Adölesan varikosel de temel amaç kısırlığı önlemek, optimal hormon üretiminin devamını sağlamak ve testis hacmini korumaktır.

Varikosel Tedavisi Nasıl Yapılır?

Varikosel tedavisinin tek yolu cerrahidir, ancak tüm hastalar ameliyattan fayda görmeyebilir. Temel olarak kısırlık şikayeti olan hastalarda varikosel varsa ve sperm parametrelerinde bozulma varsa varikosel ameliyatı önerilmektedir. Bunların dışında günlük yaşantıyı etkileyecek tarzda ağrı yapıyorsa, adölesan döneminde varikoseli var ve iki testis arasında %20 den fazla küçülme(2-3cc) , ağır bedensel spor veya çalışma hareketi yapanlarda, mevcut varikoselin ilerleyeceği düşünülen hastalar, kozmetik kaygı taşıyan hastalar varikosel ameliyatı için aday hastalardır.

Varikosel ameliyatından sonra sonuçlarını değerlendirmek için en az ameliyattan birkaç ay geçmesi beklenir. Bunun nedeni, yeni spermlerin gelişimi ve ameliyatın etkileri yaklaşık 3 ay içinde ortaya çıkmasıdır.

Cerrahi: Cerrahi girişim, genişlemiş damarların kasıktan küçük bir cerrah kesi ile bu genişlemiş damarlar(testiküler ven, kremasterik-eksternal testiküler venler ve kısmen de vazal venler) bağlanır, böylelikle kirli kan bu genişlemiş damarlar yerine daha sağlıklı damarlara yönlenmiş olur ve zaman içinde bu variköz damarlar atrofiye olarak kaybolur.

Mikrocerrahi: Bu yöntemle çıplak gözle görülemeyen lenf damarları korunur ve oluşabilecek komplikasyon görülme riski azalır, lenfatik akış engellenmemiş olur.

Laparoskopik: Varikoselektomi Laparoskopik olarakta yapılabilir, sonuçlar birbirine benzerdir

Anjiografik Tıkama: Daha az sıklıkla, varikosel tedavisinde anjiyografik oklüzyon adı verilen bir prosedür kullanılır. Varikoz damarlara özel bir sklerozan madde enjekte edilir ve bu madde damarlarda çöker ve tıkaç oluşturur,Anestezi gerektirmez ancak ışın(radyasyon) maruziyeti olur.

Tekrar Eden Nüks Varikosel Nedir?

Daha önce bahsedildiği gibi uygun yöntem ve titizlikle yapılmadığı, eksternal ve internal spermatik venler tümün bağlanmadığı durumlarda varikosel ameliyatında yeterli sonuç alınamamaktadır biz buna sebat eden(persistan) veya nüks(Tekrarlayan) varikosel demekteyiz. Bu durum doğuştan gelen bazı anatomik damar varyasyonlarından da kaynaklanabilmektedir. acıbadem escort Nüks varikosel değerlendirilmesi için ameliyattan sonra 6-10 ay içinde sperm parametrelerinde düzelme olmaması, gebelik sağlanamaması, testis gelişme geriliğinin devam etmesi, ağrı ve testosteron düşüklüğüne bağlı şikayetlerinin devamı bize nüks varikoseli düşündürecek bulgulardır. Nüks varikoselin tanısında Fizik muayene ve özellikle Doppler USG kullanılmaktadır.

8
Forum Sohbet / Gonore cinsel yolla bulaşan hastalık nedir?
« : 26 Eylül 2021, 14:02:39 »
Gonore cinsel yolla bulaşan yaygın hastalıklardan biridir. Etkeni Neisseria gonorrhoeae olup özellikle üreme sisteminin serviks (rahim ağzı), rahim, tüpler ve üretra (idrar yolları) gibi sıcak ve nemli bölgelerinde kolayca çoğalabilmektedir. Ayrıca ağız, boğaz, göz ve anüs bölgelerinde de saptanabilmektedir.

    Nasıl Bulaşır?

    Gonore; penis, vajina, ağız ve anüs temasıyla bulaşabilmektedir. Hastalığın anal veya oral yolla da bulaşabilmesi nedeniyle homoseksüel ilişkilerde de taşınması söz konusudur. Gonore hastaları partnerleri ile birlikte tedavi edilmezse hastalık tekrar bulaşabilmektedir. Ayrıca hastalık; hamile anneden çocuğa vajinal doğum sırasında geçebilmektedir. Neisseria gonorrhoeae'nin tuvalet kağıdında 3 saat, klozet kenarında ve havluda 24 saate yakın yaşayabildiği de bildirilmiştir.

    Gonore kalıtsal bir hastalık değildir.

    Kimler Riskli Gruptadır?

    Cinsel olarak aktif olan herkes gonore olabilir. kadıköy escort Gonore enfeksiyonu olan kişinin partneri olanlar, korumasız cinsel teması olanlar, gonoresi olan gebelerin bebekleri risk altındaki grupları oluşturmaktadır.

    Belirtileri Nelerdir?

    Erkekte şüpheli cinsel temas sonrası 2-7 gün içinde akut pürülan üretral akıntı ve dizüri şikâyetleri ile üretrit gelişir.

    Kadında mukopürülan servisit, anormal vajinal akıntı, cinsel ilişki sonrası kanama gibi şikâyetlerle ortaya çıkabilir, ancak tablo sıklıkla asemptomatiktir.

    N.gonorrhoeae yeni doğanlarda ve nadiren yetişkinlerde konjonktivite de neden olabilir.

    Tüm gonokokkal enfeksiyonların % 0.5-1’inde sistemik yayılma olasılığı vardır. göztepe escort bayan Bunun sonucunda artrit, cilt lezyonları, endokardit, menenjit gelişebilir.

    Kadınlar ve homoseksüel erkeklerde faringeal ve anorekral enfeksiyonlar nadir değildir.

    Erkek genital bölge enfeksiyonlarının yaklaşık %10'unda hiçbir belirti gözlenmemektedir. Ancak, bazı erkeklerde semptomlar, bulaşma sonrası 2-5 gün içinde belirgin hale gelebilirken bu süre 30 günü de bulabilmektedir.

    Klinik Bulgular:

    Erkekler: Bazı hastalarda semptom görülmemektedir.

    İdrarda yanma
    Penisten beyaz, sarı veya yeşil akıntı
    Testislerin şişmesi ve ağrıması

    Kadınlar: Çoğu hastada semptom görülmemektedir.

    Vajinal akıntıda artma
    İdrarda yanma ve ağrı
    Adet dönemleri arasında kanama
    Kadın genital bölge enfeksiyonlarının yaklaşık %50'sinde belirti gözlenmemekte veya hafif seyretmektedir. Semptomların gözlendiği vakalarda bile gonore belirgin olarak teşhis edilememektedir. bağdat caddesi escort Gonore taşıyan kadınlarda semptomlar gözlenmese de ciddi komplikasyon (yan etki) riskleri bulunmaktadır.

    Tanısı Nasıl Konur?

    Tanı amaçlı çeşitli laboratuvar testleri vardır. Enfekte olmuş bölgelerden (rahim ağzı, üretra, rektum, boğaz) sürüntü alınır ve laboratuvara gönderilir. Rahim ağzı ve idrar yollarındaki enfeksiyonlarda ilk idrar örneği yeterli olabilir. Bu bölgelerden alınan sürüntülerden hazırlanan yaymalar gram boyasıyla boyanarak mikroskop altında bakteriler aranır. Bu test yöntemi kadınlara göre erkeklerde daha iyi sonuç verir.

    Tedavisi Nasıldır?

    Çeşitli antibiyotikler ile gonore başarıyla tedavi edilir. Fakat ilaçlara dirençli bakteri tiplerinin ortaya çıkışıyla tedaviler güçleşmiştir. Birçok hastada gonore ile klamidya enfeksiyonu birlikte bulunur. Tedavide her ikisine yönelik antibiyotikler birlikte verilir. Gonoresi olan kişilerin diğer cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar yönünden de araştırılması gerekir. Verilen tedavinin sonuna kadar kullanılması önemlidir. İlaç tedavisi ile enfeksiyon sona erse de oluşan kalıcı hasarlar geçmez.

    Gonoresi tedavi edilmiş kişiler enfekte kişilerle temas sonrası tekrar hastalanabilirler. Tedaviye rağmen belirtiler devam ediyorsa kişinin tekrar hekimine başvurması gerekir.

    Çocuklarda gonore çeşitli antibiyotikler ile başarıyla tedavi edilir. Fakat ilaçlara dirençli bakteri tiplerinin ortaya çıkışıyla tedaviler güçleşmiştir.

    Tedavi edilmeyen gonore, kadınlarda ve erkeklerde çok ciddi sağlık problemlerine yol açabilmektedir.

    Kadınlarda genellikle pelvik inflamatuar hastalığa (PID) yol açmaktadır. PID; tüplere zarar veren, infertiliteye (kısırlık) veya dış gebeliğe neden olan bir hastalıktır. PID; çok hafif seyredebileceği gibi ateş ve karın ağrısı gibi ciddi semptomlara da neden olabilmektedir. PID rahim ağzından başlayarak, kadın genital organlarında enfeksiyona neden olmakta ve uzun dönemde kronik pelvik ağrıya dönüşmektedir.

    Erkeklerde ise gonore epididimitise neden olmaktadır. Epididimitis; spermleri testislerden üretraya (idrar kanalı) taşıyan epididimis adı verilen organın enfeksiyonu olup tedavi edilmediğinde kısırlığa yol açabilmektedir.

    Gonore kan veya eklemlere yayılabilmekte ve hayatı tehdit eden bir hastalık haline gelebilmektedir. Ayrıca gonore hastalığı, hastanın HIV ile enfekte olma olasılığını arttırmaktadır.

    Korunma Yolları Nelerdir?

    Cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korunmakta en önemli unsur, korunmasız cinsel ilişkiden kaçınmaktır. Ayrıca tek eşlilik önerilmektedir.

    Latex kondomlar her seferinde ve doğru olarak kullanıldığında hastalık bulaşma riskini azaltırlar.

    Akıntı, idrar yaparken yanma, ağrı veya kızarıklık halinde hemen hekime başvurmalıdır.

    Gonore tanı ve tedavisi olan kişinin yakın dönemde cinsel ilişkiye girdiği partnerlerinin de muayene, test ve gerekirse tedavilerinin yapılması gerekir. Böylece bu kişilerde gelişebilecek olası komplikasyonlar engellenebilir ve bunların enfeksiyonu tekrar tekrar bulaştırmaları önlenir. Hastaların tedavi sonuçlanana kadar cinsel ilişkide bulunmamaları gerekir.

    Ayrıca yılda bir kez herhangi bir yakınma olmasa bile kontrole gitmek ve test yaptırmak önerilmektedir.

    Frengi (Sifiliz) bulaşma yolları nelerdir?

    Sifilizin başlıca bulaşma yolu cinsel yolla bulaşmadır. Bulaşmada derideki taze lezyonların sızıntıları, meni ve vajina salgısı gibi vücut sıvıları önemlidir. İkinci önemli bulaşma yolu ise, anneden bebeğe geçiş yoludur. Bebek mikrobu anne karnında kapabileceği gibi doğum esnasında doğum kanalından da alabilir. Sifiliz (frengi) kan transfüzyonu esnasında da bulaşabilir. Ancak kan nakli yolu ile bulaşma çok nadirdir. Çünkü günümüzde tüm donörler, Sifiliz açısından taranmaktadır. Ayrıca sifiliz mikrobu, kan bankası depolama şartlarında 24 saatten fazla yaşayamaz. Sifilizli bir hastanın eşyalarını kullanmak da hastalığın bulaşmasına neden olabilir. Uyuşturucu bağımlılarında ortak iğne kullanımı sonucu hastalık bulaşabilir. Enfeksiyonun ilk yılı çok bulaşıcı olup %90 geçiş mümkündür, daha sonra bulaşıcılık giderek azalır ve dördüncü yılın sonunda genelde bulaşıcılık kalmaz..

    Doğumsal frengi

    Ana karnında bebeğe mikrop bulaşması sonucu ortaya çıkan tablodur. Sifiliz mikrobu anne karnında bebeğe çok zarar verir. Günümüzde doğum öncesi yapılan testler sayesinde bu hastalık erken dönemde yakalanmakta ve tedavi edilmektedir. Yakalanamaz ise konjenital sifiliz tablosu ortaya çıkar. Sifiliz, doğmamış bebekte sağırlık, diş problemleri, burun problemlerine neden olur. Tüm gebe kadınların sifiliz için gebeliklerinin erken döneminde kan testi yapmaları gerekir.
    Frengi (sifiliz) teşhisi nasıl konur?

    Sifiliz kan testleri ile kolayca teşhis edilir. Lezyonlar ve fizik muayene de teşhiste yardımcıdır. Teşhis için VDRL, RPR, TPHA-İ FTA-ABS kan testleri ve lezyonlardan alınan örneklerin incelenmesi belirleyicidir. Sifiliz düşünülen hastalardan HIV testi mutlaka istenir.
    Frengi (sifiliz) tedavisi için kullanılan ilaçlar hangileridir?

    Sifiliz, ne kadar erken teşhis edilirse komplikasyonların oluşması o ölçüde önlenebilir. Penisilin halen sifiliz tedavisinde kullanılan temel ilaçtır. Penisiline dirençli sifiliz vakaları henüz bildirilmemiştir. Penisilin bakteriyi öldürerek hastalığın ilerlemesini kesin olarak durdurur. Sifilis öyküsü 1 yıldan az olan kişilere 1 doz depo penisilin, sifilis öyküsü 1 yıldan uzun ise 2- 3 doz depo penisilin, doğumsal sifiliste bebeğe 10 gün kristalize penisilin tedavisi yeterlidir. Penisiline alerjik kişilerde Doksisiklin, erenköy escort Ceftriakson, Tetrasiklin, Azitromisin tedavi amacıyla verilebilir. Tedavinin başlamasından 2 gün sonra hastalığın bulaşıcı olma özelliği ortadan kalkar. Hastalığın etkilediği organlara göre sifilizin tedavi süresi 2 yıla kadar uzayabilir. Tedaviye başlandıktan sonra hastanın takibi 2 yıl devam eder.

    Sifilis teşhis edilen kişilerin tedavileri tamamlanana dek cinsel temastan kaçınmaları gerekir. Tüm cinsel partnerlerinin testten geçirilmesi gerekir.
    Frengiden (sifiliz)​​​​​​​ korunma nasıl olmalıdır?

    Sifiliz, en sık cinsel temas ile bulaşır. Hastalığın büyük kısmında hastanın görünür hiçbir lezyonu yoktur ve hastalığı bulaştırır. Bu nedenle kimin hasta olduğunu anlamak güçtür. Korunmasız, cinsel temasta bulunmamak, şüpheli cinsel temastan kaçınmak, çok eşli olmamak, şüpheli durumda kondom kullanmak korunma yollarının başlıcalarıdır. Seks oyuncakları ortak kullanılmamalıdır. Şüpheli her durumda doktora başvurmak gerekir. pendik escort Cinsel yolla bulaşan hastalıklarla ilgili test yapıldığında sonucu eşler veya cinsel partnerler ile paylaşmak önem taşır. Frengiden şüphelenildiği durumlarda acilen üroloji, kadın doğum hastalıkları veya enfeksiyon hastalıkları bölümlerine başvurmak gerekir.

9
Klamidya enfeksiyonu “chlamydia trachomatis” adı verilen bakterinin sorumlu olduğu cinsel yolla bulaşan bir enfeksiyondur. Bu bakteri serviks, üretra ve rektumda bulunur. Nadir olmakla beraber klamidya boğaz ve göz dâhil olmak üzere vücudun diğer bölümlerini de etkileyebilir.

Belirtileri Nelerdir?

Klamidya özellikle kadınlar arasında, hiçbir belirti vermeden asemptomatik seyreder. Tedavi edilmediği takdirde klamidya, kadında infertiliteye kadar (kısırlık) giden ciddi sorunlara neden olabilir. Klamidya belirtileri, genellikle etkene maruz kaldıktan 1 ila 3 hafta sonra görülür ancak çok daha sonra da ortaya çıkabilir. Klamidya ile enfekte kadınların %70-75’ i asemptomatiktir. bostancı eskort Erkeklerin önemli bir bölümünde hiç bir belirti olmadığı tahmin edilmektedir. Genelde belirti vermemesine rağmen bazı kadınlarda hafif sarımsı akıntı, idrar yaparken yanma, sık idrara çıkma, vajinal bölgede yanma ve kaşınma, kızarıklık, şişlik, dış genital organlarda yaralar, ilişki esnasında ağrı ve anormal kanama gibi kalmidya enfeksiyonuna özgü olmayan nonspesifik tabir edilen belirtiler görülür. Erkeklerde ise en sık bulgu penisten akıntı ve idrar yaparken olan yanmadır.

Klamidya servisite neden olabilir. Belirtileri arasında sarımsı bir akıntı, pelvik ağrı, bel ağrısına ve cinsel ilişki sırasında ağrı sayılabilir. Kronik servisit durumlarında ise serviksteki yoğun inflamasyon sevikal kistlerin gelişimine neden olur. Klamidya komplikasyonları kadınlarda erkeklerden daha az görülür.Klamidya enfeksiyonu olan erkeklerde epididimite, üretrite, böbrek sonrunlarına ve infertiliteye neden olabilir.

Klamidya ile enfekte bir gebeden doğum sırasında bebeğe de bulaşabilir. bostancı escort Bebekte opthalmia neonatorum adı verilen göz enfeksiyonu ya da zatürre olarak kendini gösterir. Doğum sırasında bakteriye maruz kalan bebeklerde rektal ve genital klamidya yaklaşık 1 yıl kadar sürebilir.

Daha önceden tedavi almamış hamile bir kadında klamidya enfeksiyonu güvenle tedavi edilebilir. Enfeksiyonun bebekte potansiyel bir göz veya akciğer enfeksiyonu oluşturmadan gebelik sırasında tedavisi mümkündür. Emziren kişilerin Klamidya olması durumunda mutlaka bu konuyu doktoruna danışması gereklidir.

Büyük çocuklarda klamidya enfeksiyonu saptandığında cinsel taciz öncelikle düşünülmelidir.

Tedavisi Nasıldır?

Enfeksiyon tanısı konduktan sonra klamidya tedavisi basit ve etkilidir. Tedavide kullanılan antibiyotik tabletler hasta tarafından düzgün ve doğru alınırsa %95 etkili olabilir kısa bir sürede şifa sağlanabilir. Eğer hasta bebek istiyorsa yani korunmuyorsa hamile olma olasılığına karşı doktorun haberdar olması önemlidir. Bunlara ek olarak hastanın son 6 ay içindeki cinsel partnerleri de sorgulanıp test edilmeli ve ihtiyaç durumunda tedaviye alınmalıdır.

Kimler Riskli Gruptadır?

En fazla görülen cinsel yolla bulaşan hastalık olduğundan, korunmasız cinsel ilişkisi olan herkes risk altındadır.

Sifiliz doğru tedavi edilmediği takdirde uzun dönemde çok ciddi komplikasyonlara (istenmeyen sonuçlara) neden olan cinsel yolla bulaşan hastalıklardandır. Hastalık etkeni Treponema pallidum adı verilen bir bakteridir.

Nasıl Bulaşır?

Genellikle cinsel temas ile bulaşır. Daha az oranda kan transfüzyonları, öpüşmek vb. yollar ile bulaşabilir. Sifiliz kişiden kişiye bakterinin neden olduğu yaralara (şankr) direkt temas ile de bulaşır. Bu yaralar dış genital organlar, vajina, makat, rektum, ağız ve dudaklarda görülebilir. Sifiliz, enfekte anneden doğmamış bebeğine geçebilir. Hastalık kalıtsal değildir.

Kimler Riskli Gruptadır?

Korunmasız cinsel ilişki ve birden fazla cinsel eş hastalık riskini çok arttırır.

Belirtileri Nelerdir?

Bulgular cinsel ilişkiden sonraki 3 hafta içinde ortaya çıkmaya başlar. Hastalık üç evrede görülebilir.

Birinci Evre: Vücuda giren bakteri lenf ve kan yoluyla vücuda yayılır. kadıköy escort Sifiliz ile enfekte olduktan sonra ilk bulguların ortaya çıkması arasında geçen süre 10-90 gündür (ortalama 21 gün). Birinci evrede tipik bir sifiliz yarası görülür. Şankr adı verilen kenarları belirgin, sert, yuvarlak-oval, tek, tabanı temiz, sulantılı ve ağrısız bir yara oluşur. Bazen birden fazla da olabilir. Yara etkenin vücuda giriş yerindedir. Ağrısız olduğu için kolaylıkla gözden kaçar. Çoğu hastada bu dönemde tek taraflı, deriye yapışık olmayan, ağrısız lenf bezi büyümesi de vardır. Yara 3-6 hafta devam eder ve tedavili ya da tedavisiz iyileşir. Yara kendiliğinden kaybolsa da enfeksiyonun ikinci evreye geçmemesi için tedavi şarttır.

İkinci Evre: Bakterinin tüm vücuda yayıldığı dönemdir. Şankırın çıkmasından ortalama 1-6 ay sonra ateş, baş ve boğaz ağrısı, kas-eklem ağrıları, halsizlik, iştahsızlık, kilo kaybı, bulantı kusma gibi belirtiler ortaya çıkar. İkinci evre boyunca deri döküntüleri ve/veya yaralar görülebilir.

Bu evre vücudun bir ya da birden fazla bölgesinde ortaya çıkan cilt döküntüleriyle başlar. Döküntü, birinci yara iyileştiğinde veya yara iyileştikten birkaç hafta sonra ortaya çıkabilir. Döküntüler pürüzlü, kabarık, kırmızı, kırmızımsı kahverengi benekler şeklindedir. El avuç içlerinde ve ayak tabanlarında sıktır. Genelde kaşınmaz ve bazen farkına varılamayacak kadar soluktur. Bu döküntülere benzer şekilde ağız, yutak ve genital bölge mukozasında gri-beyaz plaklar şeklinde lezyonlar da görülür.

Gizli ve Geç Evre: Gizli evre daha önce var olan bulguların kaybolmasıyla başlar. Sifiliz tedavi edilmezse herhangi bir bulgu vermeksizin yıllarca vücutta kalabilir. Tedavi görmeyen vakaların yaklaşık %15’inde, geç evre enfeksiyonun başlangıcından 10-30 yıl sonra çok daha ciddi olarak ortaya çıkabilmektedir. Hastada bu dönemde klinik bulgu olmasa da tanı testleri ile enfeksiyonun varlığı saptanabilir ve bu dönemde hasta bulaştırıcıdır.

Bu dönemdeki bulgular: Kas hareketlerinin koordinasyonunda güçlük, felç, hissizlik, körlük, ruhsal bozukluklar görülebilir.

Sifilizin geç evresinde hastalığa bağlı hasarlar görülür. Bu evredeki hasta bulaştırıcı değildir. Hastalık iç organlarda (kalp, karaciğer, beyin gibi) hasar yaparak ölüme sebebiyet verebilir. Tedavi edilmeyenlerde kalp ve damar tutulumu ve buna bağlı göğüs ağrısı ve infarktüs görülebilir.

Sifilizin her evresinde sinir sistemi tutulabilir ve bu tutulum belirtisiz olabileceği gibi şuur bozukluğu, felçler, yürüme ve denge bozukluğu, bunama, idrar kaçırma, konuşma bozukluğu gibi bulgulara neden olabilir.

Hamile sifiliz hastaları doğmamış bebeğine enfeksiyonu bulaştırabilir. Hastalık erken doğum, ölü doğum ya da düşük doğum ağırlıklı bebeğe neden olabilir. Gebelikte ve doğumda gerekli testler yapılmalı eğer test sonuçları pozitif ise acil tedaviye başlanmalıdır. Birinci veya ikinci evrede olan sifilizli anne tedavi edilmezse ölü doğum, düşük, erken doğum olabilir. Nadir birkaç vakada hiçbir anormallik görülmediği bildirilmiştir.

Annenin en bulaştırıcı olduğu dönem erken evredir Erken sifiliz evresinde bebeğe geçiş daha fazla olmaktadır. Sifilizli bir anneden etkenin fetüs dolaşımına geçişi, gebeliğin 9. haftasından itibaren başlar. Bebekte ilk 3 aydan itibaren bulgular ortaya çıkar. Etken gebeliğin 5. ayından sonra, fetüsün bütün sistemlerini sarar, fetüste konjenital sifiliz tablosuna neden olur. Karaciğer-dalak büyümesi, sarılık, kansızlık, döküntüler, lenf bezi büyümeleri, göz-kemik tutulumları, menenjit, sinir felçleri görülebilir. Bu nedenle gebeliğin 5. ayından sonraki düşüklerde ve ölü doğumlarda daima sifilizi düşünmek gerekir.Doğum esnasında annenin genital bölgesinde şankr varsa, yani anne erken sifiliz 1.döneminde ise bebeğe bulaş olabilir. O zaman bebekte edinsel sifiliz belirtileri ortaya çıkar.Geç evredeki sifiliz bulguları 2. yaştan sonra görülür. Hutchinson dişleri denilen özel diş yapısı, duyma kusuru, mental gerilik (zekâ geriliği), semer burun görülür.

Enfekte bebek hastalık bulguları olmaksızın da doğabilir. Buna rağmen acil olarak tedavi edilmez ise birkaç hafta içinde ciddi sağlık problemleri gelişebilir. Tedavi edilmemiş bebeklerde katarakt, sağırlık ve konvülziyon (nöbet geçirme) gibi sağlık sorunları ortaya çıkabilir ve ölümle sonuçlanabilir.

Kardiyovasküler ve nörolojik komplikasyonların yanı sıra ölü doğum ve doğumsal sifiliz gibi sorunlu gebelik ve hastalıklı bebek doğumlarına da yol açabilmektedir.

Eğer gebeyseniz ve sifiliz hastasıysanız doğmamış bebeğinize enfeksiyonu bulaştırabilirsiniz. Sifilis erken doğum, ölü doğum ya da düşük doğum ağırlıklı bebeğe neden olabilir. Gebelikte ve doğumda hemen testlerinizi yaptırmalısınız ve eğer test sonuçlarınız pozitif ise acil tedavi almalısınız. Geç sifilizli annede fetüsün hasar görme olasılığı azalır. bomonti escort Özellikle 4 yıldan sonra, tedavi edilmemiş sifilizde bile tehlike oldukça düşüktür. Uzun süre önce sifiliz geçiren, tedavi olmamış geç sifilizi olan anne gebe kalırsa sağlam bir bebek doğurabilir. Ancak bebek sağlam bile olsa sifilitik kabul edilerek tedavi edilmelidir. Enfekte bebek hastalık bulguları olmaksızın da doğabilir. Buna rağmen acil olarak tedavi edilmez ise birkaç hafta içinde ciddi sağlık problemleri gelişebilir. Tedavi edilmemiş bebeklerde katarakt, sağırlık ve konvülziyon (nöbet geçirme) gibi sağlık sorunları ortaya çıkabilir ve ölümle sonuçlanabilir.

Korunma Yolları Nelerdir?

Sifilizden korunmak için; mutlaka kondom kullanılmalı, şüpheli cinsel ilişkiden kaçınılmalı ve uzun dönemli, tek eşli cinsel ilişkiler tercih edilmelidir. erenköy escort Genital bölgede yara, akıntı veya kaşıntı gibi belirtiler gözlendiğinde uzman bir hekime danışılmalı ve cinsel ilişkiden kaçınılmalıdır. Sifiliz testi pozitif çıkan anne bebeğini emzirmemelidir.

10
Forum Sohbet / Obez Hastalığına (obezite) Dikkat
« : 26 Eylül 2021, 14:02:15 »
Obezite, Türkçedeki ifadesi ile şişmanlık, Dünya sağlık örgütü- World Health Organisation (WHO) tarafından sağlığı olumsuz etkileyecek düzeyde adipoz dokuda anormal veya aşırı yağ birikimi olarak tanımlanmaktadır. Obezite önlenebilir bir sağlık sorunu olmasına rağmen günden güne daha yaygın olarak görülmekte ve birçok insanın yaşam kalitesini düşürmektedir. Obezite beraberinde birçok yandaş hastalık ile birlikte bireyin hayatını tehdit etmektedir. Obezite, neredeyse tüm yaşları ve sosyoekonomik grupları etkileyen ve hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkeleri toplumlarını tehdit eden ciddi sosyal ve psikolojik boyutları olan karmaşık bir durumdur. Bugün günümüzde gelişmiş ülkelerde ve ülkemizde de nüfusun 1/3 'e yakın kısmı fazla kilolu ve obez grubuna girmektedir.

Obezite nasıl sınıflandırılır ?

Sağlığı olumsuz düzeyde etkileyecek anormal yağ birikimi olarak tanımlanmakta olan obezite, yetişkinlerde Beden Kitle İndeksi ( BKİ) ile sınıflandırılmaktadır. BKİ, kişinin kilogram cinsinden ağırlığı alınarak boyunun metre cinsinden karesine bölünmesi sonucu hesaplanan bir indekstir.

BKİ 18.5 dan küçükse zayıf, 18.5-25 arası normal (sağlıklı), 25-30 arası fazla kilolu (balık etli), 30-40 arası obez, 40-50 arası morbid obez, 50 ve üzeri süper morbid obez olarak sınıflandırılır.

Obezite değerlendirilirken bakılan parametrelerden diğerleri ise; vücut yağ yüzdesi ve bel çevresidir. Kadınlarda bel çevresi ≥88 cm, erkeklerde ise ≥102 cm olması obezitenin yandaş hastalıkları için bir risk faktörü olan santral obezite varlığını göstermektedir. Toplam vücut yağı ise çoğu bireyde BKİ ile korelasyon göstermektedir ve kadınlar için > %35, erkekler de ise > % 25 olması obezitenin bir göstergesidir.

Obezite Neden Önemlidir ?

Obez insanlarda ölüm riski, hipertansiyon, kan yağlarında yükselme (kolesterol ve trigliseritler), tip II diyabet, ümraniye escort koroner arter hastalığı ve kalp krizi, safra kesesi taşı, osteoartrit (kireçlenme), uyku ve solunum problemleri, bazı kanserler (endometrium, meme, kolon), karaciğer yağlanması ve siroz, kısırlık riskleri artmıştır.

Obezite Nedenleri

Obezitenin nedeni basitçe, uzunca bir süre, alınan enerjinin, tüketilen enerjiden fazla olmasından kaynaklanır. Genetik yatkınlık çok önemli bir faktördür. BKİ %66 oranında genetiktir. Diğer bir deyişle ebeveyn kilosu %66 ihtimalle çocuklara geçmektedir. Dolayısıyla obezitenin birçoğu genetikdir.

Yenen porsiyonun büyüklüğü ve enerji içeriği çok önemlidir. İşlenmiş gıdalar (yüksek kalorilidir) tüketimirafine karbonhidrat tüketimi (toz şeker, glukoz ve mısır şurubu gibi), meyve suları, kola, gazoz, alkol tüketimi kilo alımını tetikler.

Taze meyve ve sebze ve lifli gıdalar yenmesi, kompleks karbonhidrat (polisakkarit) yenmesi, sıvı olarak kola vb yerine su içilmesi kilo alınmasını azaltır.

Sedanter bir yaşam (sürekli oturma) obeziteyi kolaylaştırır. Yetersiz uyku (6-8 satten az) hormonları etkileyerek daha çok acıkmaya neden olabilir.

Bunun yanında ilaçlardan kortikosteroidler, lityum ve diğer antidepresanlar, benzodiazepinler, antiepileptikler, beta blokerler ve antipsikotikler kilo artışına neden olabilir.

Hipotalamusu etkileyen bazı beyin tömörleri ve infeksiyonlar, insülinoma (pankreas endokrin tm), Cushing sendromu (kortizol artışı), hipotiroidi gibi durumlarda da obeziteye yol açabilir.

Yeme Bozuklukları, ataşehir escort aşırı yemek (Binge Eating Disorder, tıkınırcasına yemek); Bu kişiler fazla miktarda yemeği kısa bir sürede yer sonra da pişmanlık duyarlar. Yani yemek yerken kontrolü kaybederler. Bu bozukluk obezlerin %30 undan fazlasında gözlenir.

Obezitede Tedavi Yöntemleri

Aşırı vücut ağırlığının azaltılması ve ideal ağırlığın sürdürülmesi veya ağırlık kontrolü obezitenin tedavisinde temel prensiplerdendir. Tüm tedavi yöntemlerinde hedef negatif enerji dengesi oluşturmaktır.Günümüzde obezite tedavisinde kullanılan yöntemler şunlardır:

Diyet

Spor

Davranış terapisi

İlaçlar (eg, phentermine, orlistat, lorcaserin, phentermine/topiramate)

Bariatrik Cerrahi (Metabolik, Obezite Cerrahisi)


Obezite Diyeti

Sağlıklı beslenme, obeziteden kaçınmak, kilo vermek ya da kontrol altında tutmak için şunlara dikkat edilmelidir

Öğünlerdeki yemek miktarı azaltılmalı, öğün arası da atıştırılmamalıdır.

Rafine karbonhidratlar ve işlenmiş gıdaların yerini (çay şekeri, mısır ve glukoz şurubu içeren gıdalar), işlenmemiş taze meyve sebze ve salata almalıdır.

Yemekte gazoz, meyve suyu gibi içecekler yerine su içilmelidir.

Alkolden kaçınılmalıdır

Yağsız ya da az yağlı süt tercih edilmelidir. Böylece D vitamini ihtiyacı karşılanırken fazladan kalori alınmamış olur.

Spor

Spor yani egzersiz bir yandan enerji tüketimine neden olurken, diğer yandan bazal metabolizma hızını da artırır. Yani kişi oturduğu yerde de daha fazla kalori yakmaya başlar. Bunun mekanizması şu şekildedir; kas yapıcı egzersizler (ağırlık vb), göztepe escort vücut kas kitlesini artırır. Böylece dinlenme esnasında, kas dokusu, yağ dokusundan daha fazla kalori tüketir. Kas yapıcı (ağırlık çalışma) ve aerobik egzersizlerin (yürüme, koşma vb) birlikte yapılması daha iyidir.

Obezite İlaçları

Obezitede kullanılan ilaçların etki mekanızması yağ emiliminin ve iştahın azaltmalarıdır.

Bariatrik Cerrahi (Metabolik, Obezite Cerrahisi)

Bariatrik cerrahi sonrası uzun süreli ve sürdürülebilir ağırlık kaybının sağlandığı tedavi yöntemidir. Bariatrik cerrahinin uygulanabilmesi için bireyin bazı kriterlere uygun olması gerekmektedir.

Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneğinin 2019 Bariatrik Cerrahi Klavuzu'na göre bariatrik cerrahinin hangi durumlarda uygulanabileceği aşağıda verilmiştir:

BKİ ≥ 40 kg /m² olan veya,

BKİ ≥ 35 kg/m2 olması durumunda obezite ile ilişkili en az 1 komorbiditenin eşlik ediyor olması gerekir. Bu ilişkili durumlar şunlardır;

Tip 2 diabetes mellitus

Hipertansiyon

Dislipidemi

Uyku-apne sendromu

Obezite-hipoventilasyon sendromu

Pickwick sendromu (uyku-apne sendromu ve obezite-hipoventilasyon sendromunun bir arada olması)

Alkol dışı yağlı karaciğer hastalığı veya “non-alkolik steatohepatit (NASH)”

Psödotümör serebri

Gastro-özofagial reflü hastalığı

Astım

Venöz staz hastalığı

İleri derecede üriner inkontinans

Günlük yaşamı etkileyen artrit

Uygun hasta seçiminden sonra uygun bariatrik prosedür seçimi de oldukça önemlidir. Dünya genelinde uygulanan birden fazla bariatrik cerrahi prosedürü mevcuttur.

Bariatrik cerrahi prosedürleri;

1. Gıda alımını kısıtlayıcı yöntemler

2. Emilimi bozucu yöntemler

3. Kombine yöntemler

AMELİYAT TEKNİKLERİ:

Tüp Mide (Sleeve Gastrektomi)

Laparoskopik Sleeve Gastrektomi (Tüp Mide) ameliyatı tüm dünyada şişmanlığın cerrahi tedavisinde obezite ameliyatları ya da diğer adıyla bariatrik cerrahi girişimlerinde primer olarak tercih edilen yöntemlerdendir.

Sleeve Gastrektomi; mide hacmini küçültme esaslı bir ameliyattır. Kısıtlayıcı bir metot olarak da ifade edilebilir. Hastaya anestezi altında, karın bölgesinde kesi yapılmadan ufak deliklerden girilerek laparoskopik olarak yapılan bir ameliyattır.

Midenin %75-80’ lik kısmı çıkartılarak mide hacmi azaltılmaktadır. Geriye kalan mide hacmi 100-150 ml kadar (1 çay bardağı) olup, kabaca şekli tüp biçimindedir.

Sleeve Gastrektomi (Tüp Mide) ya da mide küçültme ameliyatı sonrasında 2 temel faktör kilo kaybını sağlamaktadır; hacim küçülmesi ve hormonal etki ile. Mide fundus bölgesi çıkarılarak açlık hormonu denilen Ghrelin salınımı azaltılmış olur.

Gastrik Bypass (Mide Bypass) Ameliyatı

Gastrik Bypass (Mide Bypass) ameliyatları, kadıköy escort obezitenin cerrahi tedavisinde sık uygulanan ameliyatlardandır. Hem kısıtlayıcı hem de emilim azaltıcı girişimler olarak sayılan yöntemlerdir.

Gastrik Bypass ameliyatının en çokuygulanan çeşitleri Mini Gastrik Bypass ve ve Roux-en-Y Gastrik Bypass (RYGB) dir.

Gastrik Bypass ameliyatı; mide hacmini küçülterek hastanın alabileceği gıda miktarının azaltılması ve ince bağırsaktan gıdanın kat ettiği yolun yani emilim yolunun kısaltılması üzerine kurulan bir sistemdir. Yani hem kısıtlayıcı hem de emilim engelleyici bir ameliyattır.

11
Forum Sohbet / Butik Otel Nedir?
« : 05 Eylül 2021, 16:04:48 »
Özellikle son yıllarda oldukça popüler olan, birçok kişi tarafından tercih edilen ve her geçen gün sayıları artan butik oteller hem 5 yıldızlı otellerden, hem tatil köylerinden, hem de pansiyon ve motellerden farklı bir konsepte sahiptir. Butik otellerde oda sayısı azdır, öyle 5 yıldızlı otellerde ya da tatil köylerindeki gibi yüzlerce odası bulunmaz. Tıpkı oda sayısı gibi çalışan sayısı da azdır bu otellerde. Bununla birlikte personel kişiye özel hizmet verir. Hemen hemen tüm butik otellerde kendinizi özel hissedersiniz. Sizi karşılarken, odanıza çıkarken ya da size yemek servisi yaparken isminizle hitap eder ve sıcacık bir ortamda konaklamanızı sağlarlar. Bu sebeple insan butik otellerde kendisini müşteri gibi değil de daha çok misafir gibi hisseder. Hatta tatil bitip, eve dönme zamanı geldiğinde bir hüzün çöker.

Butik oteller genellikle sahibi tarafından işletilir ve bu kişiye istediğiniz zaman ulaşabilirsiniz. Öyle ki kimi zaman bu kişi size kendi elleriyle yaptığı reçelleri, turşuları, bahçesinden topladığı sebze ve meyveleri servis eder. Hatta bazı butik otellerde kahvaltıda yediğiniz yumurtalar otelin tavuklarından, içtiğiniz süt ise otelin ineğinden elde edilir. ümraniye escort Elbette böyle bir imkanı en lüks 5 yıldızlı otelde bile bulmanız zordur. Çünkü böyle otellerde genellikle onlarca çeşidin sunulduğu açık büfeler vardır ama burada yediklerinizin tadı butik otellerde yiyebileceğiniz taptaze yemeklerin, günlük kahvaltılıkların ve dalından koparılmış meyvelerin tadını tutmaz.

Butik otellerin bir diğer özelliği ise kendine öz tarzları olmasıdır. Bazıları eski bir köşk ya da köy evi olabilir. Ayrıca içeri girdiğinizde ve odalarını gezdiğinizde sizi antika eşyalar, farklı mobilyalar ve tasarım ürünler karşılar. Bazı butik otellerde her odaya farklı bir isim verilmektedir. Mesela Alaçatı’da yer alan Alura Butik Otel’in odalarının isimleri farklı mavi tonlarıdır: Aqua, Turquoise, Parliament, Aquamarine, Azure, Navy, Sapphire ve Lapis Larimar. Bazılarında ise odalar türlerine göre ayrılmaktadır. Standart oda, suite oda, Dublex oda ya da superior suite gibi. Bu durumda her odanın tasarımı, yapısı ve tarzı farklı olabilmektedir. Mesela Çeşme-Ilıca’da yer alan Marge Otel’de farklı farklı türde odalar vardır ve her birinde farklı mobilyalar, farklı renkler ve farklı objeler kullanılmıştır. Standart odası modern bir şekilde döşenmiş iken, Vintage Suite odası daha klasik tarzda döşenmiştir.

Neden Butik Otelleri Tercih Etmelisiniz?

Çünkü bu otellerde kendinizi özel hissedersiniz, otel sahibi ve diğer otel personeli sizinle ilgilenir, şikayetiniz ya da probleminiz olması durumunda hemen çözmeye çalışır. Hatta bu kişilerle sohbetler eder, dostluklar kurarsınız.

Büyük otellerde birkaç gün sonra tekdüzelikten sıkılabilirsiniz. Ancak butik otellerde kendinizi evinizde gibi hissedeceğiniz için daha keyifli zaman geçirebilirsiniz.

Bu oteller farklı tarzları ve tasarımları ile ilginizi çeker. Büyük otellerde odada pek zaman geçirmezken, burada odanızda kalmak bile hoşunuza gider.

Yeni yapılmış reçeller, dalından koparılmış sebzeler ve taptaze yemekler masanızı süsler.

Butik otellerin büyük çoğunluğunda temizliğe ve hijyene önem verilir.

Bununla birlikte butik otellerin fiyatları genellikle biraz yüksek olmaktadır. Bu sebeple tercihte bulunmadan önce işin maddi kısmını da göz önünde bulundurmalısınız. ataşehir escort Bir de butik otellerin hepsinde bu olumlu özellikleri bulamayabilirsiniz. Bu nedenle doğru seçimi yapabilmek oldukça önemlidir.

Türkiye’de Butik Otel Konsepti

Dünyada 80’lerin başında büyük şehirlerde ortaya çıkan bu konsept Türkiye’de de son yıllarda oldukça fazla talep görmektedir. Hem İstanbul gibi büyük şehirlerde, hem de Alaçatı, Bodrum, Cunda gibi tatil beldelerinde sayısız butik otel vardır. Öyle ki bazen bu kadar seçenek arasında seçim yapmak zor olmaktadır. Böyle durumlarda en iyisi farklı seçenekler arasında karşılaştırma yapmak, daha önce gidenlere danışmak, otellerin websitelerini incelemek ve oteli arayıp kafanıza takılanları sormaktır.

Şimdi sizlerle bizim ilgimizi çeken bazı butik otelleri paylaşacağız. Ancak elbette seçim size kalmış. Çünkü otel seçiminde herkesin önceliği farklı olabiliyor ya da birisinin çok beğendiği yer bir başkası tarafından beğenilmeyebiliyor. Bazı durumlarda ise resimler çok güzel görünürken gerçeğini görmek hayal kırıklığına neden olabiliyor. Ama yine de fikriniz olması açısından aşağıda yer alan butik otel örneklerine bir göz atabilirsiniz.

İşte Türkiye’den birkaç butik otel örneği:

Casa Lavanda Otel: Şile’de yer alan bu otel doğa ile zaman geçirmek isteyenler için birebir. Eğer yeşilliklerin içerisinde birkaç gün dinlenmek ve spasında stres atmak isterseniz burayı tercih edebilirsiniz.

Güllü Konakları: Eğer hala Şirince’yi görmediyseniz biran evvel gitmeli, bu güzel ve adı gibi şirin köyü görmelisiniz. Konaklama için ise Güllü Konakları’nı tercih edebilirsiniz. Dünyaca ünlü starların da tercih ettiği bu butik otel de doğayla iç içedir.

Taş Otel: Butik otel denince belki de ilk akla gelen yerlerden birisi Alaçatı’dır. Burada sayısız butik otel yer almakta ve her geçen sene de yenileri açılmaktadır. Taş Otel de bunlardan bir tanesidir. Eski bir Rum Konağı olan bu otele yılın istediğiniz herhangi bir döneminde gidebilirsiniz. Ancak denize girmek, güneşlenmek ve hareketli Alaçatı sokaklarında dolaşmak isterseniz o zaman yaz aylarını tercih etmelisiniz.

Kurabiye Otel: İşte Alaçatı’da yer alan bir başka butik otel. Yaz aylarında oda bulmakta zorlanacağınız Kurabiye Otel’de mavi ve beyaz renkleri hakim. Zaten websitesini bile incelediğinizde içiniz açılıyor.

Alavya Otel: Alaçatı’nın merkezinde yer alan bu otel ağaçların arasında yer alıyor ve altı adet taş evden oluşuyor. çekmeköy escort Bu otel birçok etkinliğe de ev sahipliği yapıyor.

Elbette ülkemizdeki butik oteller bu birkaç tane örnekten ibaret değil. Kapadokya’da, Mardin’de, Cunda’da, Adatepe’de, Selçuk’ta, Burhaniye’de ve daha birçok yerde butik otellere rastlamanız mümkün.

Dünya’dan Butik Otel Örnekleri

Tıpkı Türkiye’de olduğu gibi dünyada da binlerce butik otel bulunuyor. Zaten bu konseptin bizden önce dünyadaki birçok şehirde popüler olmaya başladığını düşünürsek bu kadar çok butik otel olması şaşırtıcı değil. İşte dünyanın farklı şehirlerinden birkaç butik otel örneği:

Abigail’s Hotel – Victoria, Kanada
Belmond Casa De Sierra Nevada – San Miguel de Allende, Meksika
The PAND Hotel –Bruges, Belçika
Haymarket Hotel – Londra, İngiltere
The Savoy – Londra, İngiltere
Hotel Zaza Dallas – Dallas, Amerika
Katikies The Hotel – Santorini, Yunanistan
Winvian – Morris, Amerika

12
Forum Sohbet / Resort Otel Nedir? En Uygun Oteller
« : 05 Eylül 2021, 16:04:39 »
Türkiye, doğal güzellikleri ve dört mevsimin yaşanmasıyla her ayı başka güzel bir tatil cenneti. Sadece yerli turistin değil yabancı turistin de ülkemizi tercih etmesinde bu sebeplerin yanı sıra, birbirinden lüks ve kaliteli tesislerin de etkisi büyük. Hiçbir şey planlamak ve düşünmek zorunda kalmadan, istediğiniz her şeyi elinizin altında bulabileceğiniz, tatilinizi keyifle tamamlayacağınız lüks tesisler beklentilerinizin hepsini fazlasıyla karşılıyor. Tam da bu noktada karşınıza tatil köyü, resort, royal gibi tanımlar çıkıyor; bu durum bazen çok kafa karıştırıcı olup, tercih yapmayı zorlaştırabiliyor.

Öncelikle gitmek istediğiniz bölgeyi belirmenin işinizi çok kolaylaştıracağını belirtelim. Bölgeyi belirledikten sonra, bir otelden neler beklediğinize ve önceliklerinize karar vermeniz gerekiyor. Tatiliniz başladığı anda tesise giriş yapıp, hiçbir ihtiyacınız için dışarı çıkmak zorunda kalmadığınız; alışverişten güzellik salonuna kadar her şeyin elinizin altında olduğu; kartal escort dinlenmiş ve yenilenmiş olarak tamamlayacağınız bir tatil için doğru adres resort oteller.

Tatilden beklentisi tam olarak bu olanların işini kolaylaştırmak ve doğru otel tercihi yapmalarına yardımcı olmak için resort otellere dair tüm detaylarla karşınızdayız.

Resort Otelin Özellikleri Nelerdir?

Geniş bir alana konumlandırılmış, hizmet kapasitesi yüksek, en az 4 yıldız ve üzeri standartlara sahip otellere “resort otel” adını veriyoruz. Ülkemizde oluşmuş yanlış bir yargı ise, bu tarz otellerin deniz kenarında konumlanmış olması. Deniz kenarında olabileceği gibi, bir kayak oteli veya şehrin içinde bir otel de resort olabilir. 

Tesis içinde; spor salonları, alışveriş merkezleri, çocuk oyun alanları ve kreşleri, spa merkezleri, dünya mutfağı restoranları, kuaför, güzellik merkezi, bar, etkinliklerin gerçekleştirildiği alanlar ve kuru temizleme gibi, her türlü ihtiyacınızı karşılamaya yönelik bölümler bulunuyor. Bütün bu saydığımız özelliklerin hepsinin olması veya bazılarının olmaması otelin durumuna göre değişebilir. İhtiyaçlarınızı önceden belirlemek ve hangilerinin sizin öncelik sıranızda ilk başta olduğuna karar vererek otel tercihi yapmak, işinizi kolaylaştırır. Örneğin çocuklu aileler, öncelikle çocuk aktivitelerinin yoğun olduğu resort otelleri tercih ederek tatillerinin daha rahat ve keyifli geçmesini sağlayabilirler. Çocuğu olmayan ve çocuk yoğunluğunu tercih etmeyenler ise; adult konseptli veya silent beach gibi belli bir yaş altı çocukların alınmadığı bölümleri olan otelleri tercih edebilir. Hatta bazı resort otellerde golf sahası gibi daha özel zevklere hitap eden aktivite alanları ve kendine özel plajlar bulma şansınız da oluyor.

Sabah başlayıp akşama kadar süren aktivitelerle bütün gün dolu dolu geçerken, dünya mutfaklarından lezzetlerin sunulduğu restoranlarda atalar escort değişik ülke yemekleriyle tanışma şansı bulabilir, Türk hamamı ve spada bütün yorgunluğunuzu atabilir, kısacası bir tatilden istediğiniz her şeyi bulabilirsiniz.

Resort Otel Konaklama Seçenekleri

Konaklama seçeneklerini değerlendirirlen, öncelikle kaç kişi olduğunuza ve ne büyüklükte bir oda istediğinize karar vererek işe başlayabilirsiniz. Birçok resort otelde standart oda, superior oda, family suite, king suite gibi oda seçenekleriniz bulunduğu gibi; bazılarında villa seçmek gibi bir şansınız da bulunuyor. Odanızın deniz-havuz veya doğa manzaralı olmasını da otelin konumuna ve imkanlarına göre değerlendirebilirsiniz.

Bu aşamayı atlattıysak, bir de yeme-içme zevkinize göre karşınıza çıkacak konaklama alternatiflerine göz atalım:

Oda-Kahvaltı: Sadece kahvaltınızın dahil olduğu, diğer tüm yiyecek ihtiyaçlarınızı ücretli olarak tesisten veya dışarıdan karşıladığınız konaklama türü.

Yarım Pansiyon: Kahvaltı ve öğle yemeğinizin dahil olduğu konaklama türü.

Tam Pansiyon: Sabah, öğle ve akşam yemeklerinizin dahil olduğu konaklama türü.

Her Şey Dahil: Tüm öğünlerinizin ve bazı alkollü içeceklerle tüm alkolsüz içecekleri kapsayan konaklama türü.

Ultra Her Şey Dahil: Yediğiniz içtiğiniz her şeyin ücretsiz olduğu, 24 saat boyunca yeme-içme kısmında hiçbir şeye ekstra ücret ödemeyeceğiniz konaklama türü.

Otellerin konaklama sistemlerindeki ifadeler genellikle yeme-içme düzenini kapsar; ancak aktivitelerin hangilerinin ücretli, hangilerinin ücretsiz olduğunu ihtiyaçlarınız doğrultusunda araştırmanızda veya otelle görüşerek net bilgi almanızda fayda olabilir. orhanlı escort Bazı otellerde “tam pansiyon plus” gibi değişik tanımlarla karşılaşabilirsiniz; tam pansiyon plus’ta ekstra ne olanaklar sunduklarını öğrenmeniz faydalı olabilir.

Türkiye’de Resort Oteller

Hayalinizdeki tatil ister deniz ve güneşin tadını sonuna kadar çıkardığımız yaz tatilleri olsun, ister kayağa ve kara doyduğumuz kış tatilleri olsun, veya sağlık öncelikli termal tatiller olsun; Türkiye hepsinin tam anlamıyla karşılığı verecek lüks tesislere ve doğal yapıya sahip.

Yaz tatilleri için özellikle Ege ve Akdeniz kıyılarındaki; kayak tatilleri için Uludağ, Palandöken, Kartalkaya gibi kayak turizminin gelişmiş olduğu bölgelerdeki; termal turizm içinse Türkiye’nin neredeyse her bölgesinde bulunan resort otelleri tercih edebilirsiniz.

Yazımızın da yardımıyla, eskort bayan size ve ihtiyaçlarınıza en uygun oteli seçerek; konforunuzu riske atmadan, gülümseyerek hatırlayacağınız bir tatil geçirmenizi dileriz.

13
Forum Sohbet / Londra'nın Meşhur Parkları
« : 05 Eylül 2021, 16:04:29 »
Konu İngiltere olunca ilk akla gelen şeylerden birisi bol yeşil alanları ve sayısız parklarıdır. Başkent Londra’da da çok sayıda park vardır ve her biri birbirinden güzeldir. Londralılar havayı güzel gördükleri an kendilerini parklara atar, güneşlenir, piknik yapar, top oynar ya da yürüyüş yapar. Elbette Londra’daki parklar sadece hava güzel olduğunda dolup taşmaz. Hemen her gün bu şehrin sakinleri parklarda koşar, bisiklete biner ve temiz havanın tadını çıkarırlar.

Özellikle bizler gibi yeşile hasret insanlar için Londra parkları paha biçilmezdir. Bu şehir de oldukça kalabalıktır ancak çok sayıda parkıyla insanlarına yaşam alanı sağlar ve onların büyük şehirde bile temiz hava soluyabilmesini sağlar.

Peki, yolunuz Londra’ya düşerse hangi parkları görmeniz gerekir? Şimdi bu eşsiz parkları biraz tanıyalım. Hyde Park

Londra’ daki parklardan belki de en popüler olanı Hyde Park’ tır. Hyde Park Londra’ da yer alan en büyük parklardan birisidir. pendik escort Eğer tüm parkı gezmeye kalkışırsanız bu gezi tüm gününüzü bile alabilir. Parkın içerisinde Serpentine adı verilen bir yapay göl yer alır ve bu göl üzerinde bot gezileri yapılmaktadır. Aynı zamanda üzerindeki kuğularla size hoş bir manzara sunar ve kenarında oturup yorgunluğunuzu atmak size çok iyi gelecektir.

Hyde Park’ı bu kadar ünlü yapan şeylerden birisi de Speaker’s Corner’ dır. Her Pazar günü buraya gelen kişiler bir kutunun üzerine çıkarak politika, din, sanat ya da istedikleri her hangi bir konuda özgürce konuşabilirler. Eğer bu parka Pazar günü gittiyseniz Speaker’s Corner’ a gidip konuşanları dinlemek ve o farklı atmosferi solumak ilginç bir deneyim olabilir.

Ayrıca park boyunca karşınıza çıkan sincapları besleyebilir, eğer hava güzelse çimenlere kendinizi atıp bir şeyler atıştırabilir, yeşil beyaz çizgili sandalyelerden kiralayıp dinlenebilir, eğer yılbaşı döneminde gittiyseniz kurulan festival alanında vakit geçirebilir ya da buz pateni yapabilir ve park içerisinde yer alan cafelerinde bir şeyler atıştırabilirsiniz.

Regent’s Park

1811 yılında dizayn edilen bu park en çok müthiş güzellikteki gül bahçeleri ile bilinir. Regent’s Park ayrıca futbol, rugby, kriket gibi açık hava sporlarına da ev sahipliği yapar. Bunun dışında içerisinde bir açık hava tiyatrosu ve Londra Hayvanat Bahçesi yer alır. Yani Regent’s park sizlere yeşillik ve temiz havanın tadını çıkarmaktan da fazlasını verecektir.

Richmond Park

Londra’nın en büyük kraliyet parkı olan Richmond Park her yıl milyonlarca Londralı ve turist tarafından ziyaret edilmektedir. Eğer yeterince vaktiniz varsa bu parkı da mutlaka görmelisiniz. Yeterince vaktiniz varsa diyoruz çünkü bu park şehrin merkezinde yer almaz ve gidişiniz biraz zaman gerektirebilir. Ancak Londra’ da toplu taşımanın çok geliştiği düşünülürse ulaşımınız çok da zor olmayacaktır. kartal escort Ayrıca buraya kadar gelmişken Isabelle Korusu’ nu görmeli, Kingston Gate ya da Petersham Gate oyun alanlarında çocuğunuzla vakit geçirmeli ve King Henry’ s tepesinde manzaranın tadına varmalısınız.

St. James’ s Park

Bu park Kraliyet parklarından en eskisidir ve Buckingham Palace’ a giden yolda yer alır. Parkın içerisinde küçük bir göl ve gölün üstünde de iki adacık bulunur. St. James’ s Park pelikanlarıyla meşhurdur ve diğer tüm Londra parkları gibi bol yeşil alana sahiptir. Ayrıca içerisinde devlet seremonilerinin ve milli kutlamaların yapıldığı bir alan da bulunur.

Green Park

Londra’ daki Kraliyet parklarından en küçüğüdür. Ancak yine de her yıl milyonlarca kişi tarafından ziyaret edilir. Bu park da Buckingham Palace’ ın yanı başında yer alır ve özellikle güzel havalarda tercih edilen piknik ve güneşlenme alanlarına sahiptir.

Kensington Gardens

İçerisinde Kensington Sarayı, İtalyan Bahçeleri, Albert Anıtı, Peter Pan Heykeli ve Serpentine Galerisi yer alan Kensington Gardens muhteşem ağaçlar ve dekoratif çiçek yataklarıyla çevrilidir. Ayrıca Diana Anıtsal Oyun Alanı’ na da ev sahipliği yapmaktadır.

Greenwich Park

Bu park eğer vaktiniz bol ise ziyaret etmeniz gereken parklar arasındadır. Yukarıda anlatılan birçok parkın aksine Greenwich Park şehrin merkezinde yer almaz. Ancak vaktiniz bolsa mutlaka buraya gitmenizi hatta giderken nehir yolunu tercih etmenizi, tepeden manzaranın keyfine varmanızı, pazarı ziyaret etmenizi, 0 meridyen çizgisini ve Royal Observatory’ i görmenizi tavsiye ederiz.


Londra’ da Gidilebilecek Diğer Yeşil Alanlar

Hampstead Heath
Kew Gardens
Bushy Park
Primrose HillBrompton Cemetery
Victoria Tower Gardens
Grosvenor Square Gardens
Epping Forest
Queen’ s Park
West Ham Park
Highgate Wood
Battersea Park
Holland Park

Londra Parkları’ nda Bunları Yapmadan Dönmeyin

Regent’s Parkta yer alan Londra Hayvanat Bahçesi’ ni ziyaret edin.
Serpentine Gölü’ nde sandal veya su bisikleti kiralayın.
Peter Pan Heykeli ile fotoğraf çektirin.
Eğer soğanlık escort Londra’ ya Mayıs ve Eylül ayları arasında gidecekseniz Regent’ s Park’ ın içinde yer alan Açık Hava Tiyatrosu’ nda bir oyun izleyin.
Greenwich Park’ ta manzaranın tadına varın.
Eğer yeterince şanslıysanız Hyde Park’ ta bir konser seyredin.
Hemen her parkta karşınıza çıkacak sincapları besleyin.
Bir Pazar günü Hyde Park’ ta iseniz Speaker’s Corner da konuşanları seyredin.

14
Forum Sohbet / Türkiye'nin En İyi 9 Kayak Merkezi
« : 05 Eylül 2021, 16:04:19 »
Kış turizmi denildiğinde elbette ilk akla gelen şeylerin başında kayak merkezleri gelir. Dünya’nın çeşitli noktalarında çok sayıda kayak merkezi bulunmakta ve kış tatilini, karı, kaymayı sevenler buralara akın etmektedirler. Ülkemizde de çok sayıda kayak merkezi bulunmakta, bu sayede yurtdışına çıkmadan da kış tatili yapabilmek mümkün olmaktadır. Türkiye’nin coğrafi konumu birçok kayak merkezinin oluşmasına imkan sağlamış ve yıllar içerisinde bu kayak merkezlerinin sayısı artmıştır. Ayrıca mevcut kayak merkezlerinin de artan taleple birlikte şartları iyileşmiş, imkanları çoğalmıştır.

Peki, ülkemizin en önemli kayak merkezleri hangileridir ve bu kayak merkezleri hangi şehirlerimizde yer almaktadır? Bu soruların yanıtını bulacağınız yazımızda belirtilen kayak merkezlerini daha yakından tanıyacaksınız.

Uludağ Kayak Merkezi

Bursa şehir merkezine ortalama 36 kilometre uzaklıkta yer alan Uludağ Kayak Merkezi ülkemizin en popüler kayak merkezlerinden bir tanesidir. istanbul escort Çok sayıda otele ev sahipliği yapan Uludağ 2543 metre yüksekliğe sahiptir. Fatintepe ve Kuşaklıkaya tepelerinin üzerine kurulu olan Uludağ Kayak Merkezi’nde en düşük rakım 1750 metre, en yüksek rakım ise 2543 metredir.

Uludağ Kayak Merkezi’nde yer alan pistlerden bazıları Kuşaklıkaya Kayak Pisti, Grand Yazıcı Kayak Pisti, Beceren Kayak Pisti, Belvü Kayak Pisti ve Garan Kayak Pisti’dir. Snowboard, big foot, buz pateni ve kar motosikleti gezileri ise kayak dışındaki etkinliklerdir.

Uludağ’da gece hayatı da oldukça hareketlidir. Genç nüfusun yoğunlukta olduğu Uludağ kış mevsimi boyunca çok sayıda etkinliğe, konsere, özel partilere ve festivallere ev sahipliği yapmaktadır.

Uludağ’da kayak yapmayı düşünenler için en uygun zaman 20 Aralık ile 20 Mart tarihleri arasıdır. Buraya günübirlik gelinebileceği gibi Uludağ’da yer alan otellerden bir tanesinde de konaklanabilmektedir. Uludağ denildiğinde ilk akla gelen otellerden bazıları Grand Yazıcı Uludağ, Beceren Hotel, Ağaoğlu My Mountain Uludağ ve Karinna Hotel’dir.

Kartalkaya Kayak Merkezi

Bolu’nun güneydoğusunda bulunan Kartalkaya Kayak Merkezi ülkemizin en önemli kayak merkezlerinden bir tanesidir ve Köroğlu Dağları’na kurulmuştur. Kartalkaya’nın etrafı çam ormanları ile kaplıdır ve karın yağmasıyla birlikte beyaza bürünen bu ağaçlar gezginlere hoş bir manzara sunar. Kartalkaya’daki en uzun pistin uzunluğu ortalama 4000 metredir.

Kartalkaya’ya gelecekler kayak merkezinde bulunan Grand Kartal, Dorukkaya Mountain Resort, Kartal Otel gibi otellerde konaklayabilecekleri gibi yakın civardaki yerlerde konaklamayı da tercih edebilirler. Kartalkaya’ya gelip de kaymayı düşünmeyenler ise otellerin cafelerinde oturup sıcak bir kahve eşliğinde kayanları seyredebilir ve kızak kiralayıp karın tadını çıkarabilirler.

Kartepe Kayak Merkezi

İstanbul’a ortalama 115 kilometre uzaklıkta yer alan Kartepe Kayak Merkezi’nin en belirgin özelliklerden bir tanesi tek ski pass ile tüm pistlerde kayılabilmesidir. Kartepe’de 12 adet pist bulunmakta ve ayrıca bu kayak merkezinde teleski, lift, telesiyej hizmetleri de sunulmaktadır. Kayak bölgesinde sadece bir otel yer almaktadır. Ancak dileyenler yakın çevrede bulunan yerlerde de konaklayabilmektedirler.

Özellikle İstanbul’da yaşayanlar haftasonun gelmesi ile birlikte Kartepe’ye akın etmektedir. Bunun nedeni ise Kartepe Kayak Merkezi’nin İstanbul’a oldukça yakın mesafede yer almasıdır. Bu yakınlık sayesinde dileyenler günübirlik dahi Kartepe’yi ziyaret edebilmektedir.

Palandöken Kayak Merkezi

Palandöken Kayak Merkezi’nde ortalama 6 ay kayak yapılabilmektedir (Kasım’dan Mayıs’a). Uzun kışı, kaliteli karı, çok sayıda konaklama imkanı ve uzun pistleri sayesinde kayak severler için önemli yerlerden bir tanesi haline gelmiştir. kadıköy escort Palandöken Kayak Merkezi’ndeki 27 No’lu pist yaklaşık 8 kilometrelik uzunluğu ile ülkemizin en uzun pistleri arasında gösterilmektedir. Palandöken’in kapasitesi oldukça yüksektir. Öyle ki; günde 32 bin kişinin kayak yapabilmesi mümkündür.

2011 senesinde Dünya Üniversitelerarası Kış Olimpiyatları’na ev sahipliği yapan Palandöken Erzurum şehir merkezine ortalama 10 kilometre uzaklıkta yer almaktadır. Buraya geleceklerin 3125 metre yükseklikten 2100 metreye dek durmaksızın kayabilmeleri mümkündür. Palandöken’de ayrıca çeşitli yarışmalar ve festivaller de düzenlenmektedir.

Palandöken Kayak Merkezi’nde toz kar üzerinde kayak yapılmakta ve mevsim boyunca kar kalınlığı 2-3 metreyi bulmaktadır. Kayak malzemesi kiralayacağınız yerlere ev sahipliği yapan Palandöken’de aynı zamanda kayak hocalarından ders alabilmek de mümkündür.

Erciyes Kayak Merkezi

Kayseri şehir merkezine ortalama 25 kilometre uzaklıkta yer alan havalimanına 30 dakika mesafede bulunan Erciyes Kayak Merkezi’nde kayak sezonu Kasım ayının ortasından Nisan ayının sonuna kadar sürmekte, karın yeterli olmadığı zamanlarda da suni karlama yapılabilmektedir. Ramada Resort Erciyes, ACE Hotel Magna Otel ve Mirada Del Lago Erciyes’te yer alan dağ otellerinden bazılarıdır, bunun dışında şehirde konaklayarak otellerin shuttle servisleri ile dağa günlük ulaşım sağlayabilirsiniz. Erciyes’e gelecekler için kayak malzemesi kiralama ve kayak hocasından ders alma gibi imkanlar hem otellerin içinde hem de günübirlik tesislerde mevcuttur. Türkiye'nin en güvenli pislerine sahip Kayseri Erciyes kayak merkezinde 25 kişilik özel güvenlik ekibi bulunmaktadır. Farklı zorluk derecelerine göre 33 pis ve yukarı çıkmak için 18 mekanik araç bulunmaktadır. Erciyes Kayak Merkezi 2018 Günlük Skipass ücreti 70 TL'dir.

Sarıkamış Kayak Merkezi

Kars’ın sınırları dahilinde bulunan Sarıkamış Kayak Merkezi ülkemizin önemli kayak merkezlerinden bir tanesidir. Kristal karla kaplı olan Sarıkamış hem yerli hem de yabancı turistler tarafından ziyaret edilmektedir. Sarıkamış’ta 1 tane teleski, 2 tane telesiyej bulunmakta olup Cıbıltepe’de de 2 adet dörtlü teleski bulunmaktadır.

Sarıkamış’ın özelliklerinden bir tanesi, diğer birçok kayak merkezine kıyasla oldukça sakin olan pistlere sahip olmasıdır. Bu nedenle kalabalıktan hoşlanmayan ve sakin bir yer arayan, ancak aynı zamanda uzun pistler ve kaliteli kar isteyen kişiler Sarıkamış’ı tercih edebilmektedirler.

Ilgaz Kayak Merkezi

Ilgaz Kayak Merkezi’nde kayak mevsimi Aralık ayında başlar ve Nisan ayına kadar devam eder. Burada 2 tane pist yer almakta ve bu pistlerden bir tanesinde gece kayağı da yapılabilmektedir. Ilgaz Kayak Merkezi Kastamonu-Çankırı arasındadır.

Zigana Kayak Merkezi

Karadeniz Bölgesi’nde yer alan Zigana Kayak Merkezi Trabzon’a 60, Gümüşhane’ye ise 40 kilometre uzaklıkta yer almaktadır. kadıköy escort Kayak sezonu Aralık ayında başlamakta olup Nisan ayına kadar devam etmektedir.

Davraz Kayak Merkezi

Gerek amatörler gerekse profesyoneller için parkurlar barındıran Davraz Kayak Merkezi Isparta’ya ortalama 26 kilometre uzaklıkta yer almaktadır. Göller Yöresi’nin sınırları içerisinde bulunan Davraz’da kar kalınlığı çoğunlukla 50 cm ile 250 cm arasında değişmektedir.

15
Forum Sohbet / Unutulmaz Bir Tatil: Doğu Ekspressi
« : 05 Eylül 2021, 16:04:04 »
Belki epeydir arkanıza yaslanıp rahat bir nefes almadınız, şöyle uzun bir seyahate çıkıp kafanızı dağıtmadınız. Hele rayların üzerinde beşik gibi sallanan trenlerde huzurla uyumayalı yıllar oldu. O zaman kendinize bir iyilik yapın. Doğu Ekspresi’ne bir bilet alın. Yalnız, ailece veya arkadaşlarınızla bu maceraya gözünüz kapalı başlayabilirsiniz. Dilerseniz bu yolculuk sizin için romantik bir seyahate de dönüşebilir. Kitabınızı, derginizi, fotoğraf makinenizi, müziğinizi, oyununuzu hazırlayın. Bu emektar trene bir şans verin ve uçsuz bucaksız yollarda, bir günlük yolculuğun tadını çıkarın.

1933 kilometre 24.5 saat

Doğu Ekspresi, Ankara’dan Kars’a uzanan nostaljik bir tren hattı. Tren 1933 kilometrelik yolu, rötar olmadığında 24.5 saatte tamamlıyor. Önceleri İstanbul Haydarpaşa’dan başlayan yolculuğun güzergâhı Ankara - İstanbul yüksek hızlı tren projesiyle değişti. Bir süredir seyahatin başlangıç noktası Ankara, hatta Kırıkkale. Çünkü 11 Temmuz 2016’dan 11 Aralık 2017’ye kadar Ankara’daki Başkentray çalışmalarından ötürü Doğu Ekspresi’nin kalkış yeri Kırıkkale’nin Yahşihan ilçesine bağlı Irmak beldesi olarak değişti. escort Yaklaşık bir buçuk sene boyunca Ankara Garı’ndan 17:58’de kalkan otobüsler, bilet ücretinize dâhil olarak Doğu Ekspresi’nin yeni kalkış durağına yolcu taşıyacak.

Doğu Ekspresi yolculuğu her gün Ankara Garı’ndan 18:00’de otobüs yolculuğu ile başlıyor, Irmak’tan 19:28’de kalkan tren Kars’a bir sonraki akşam 18:01’de varıyor. Dönüş yolculuğu ise Kars’tan ise 08:10’da başlıyor. Yine ertesi sabah 07:00 civarı Irmak’a vardığınızda ücretsiz otobüslerle Ankara’ya ulaşabilirsiniz.
Dilerseniz oturarak dilerseniz yatarak seyahat edin

Kırıkkale, Kayseri, Sivas, Erzincan ve Erzurum şehirlerinden geçen trende kompartımanlı, pulman, örtülü kuşet, yataklı ve yemekli vagon bulunuyor. Pulman vagonda ikişerli ve tek sıra halinde, yani üçerli dizilmiş koltuklar yer alıyor. Özellikle pulman bölümü ara duraklarda inecek ve daha kısa yolculuk planlayan yolcular için ideal. Kompartımanlı vagonda ise karşılıklı ikişer kişilik geniş ve rahat kotlularda arkanıza yaslanıp gezinizin tadını çıkarabilirsiniz.
Beşik gibi sallanırken mışıl mışıl uyuyun

Örtülü kuşetler uzun yolda beşik gibi sallanan trenin tadını çıkarmak isteyenler için ideal. Dört kişilik odalardaki koltuklar ranza şeklinde yatak haline geliyor. Yıkanmış, ütülenmiş, mis gibi kokan nevresimler ile yatağınızı kendiniz yapıyorsunuz. Ayrıca kompartımanda bir tane priz bulunuyor.

Yataklı vagon ise iki kişilik otel odalarını andırıyor. Kuşetli ile aynı büyüklükte ama iki kişi paylaştığı için daha rahat. Tertemiz nevresimlere ek olarak havlu terlik ve havlu veriliyor. Kabinlerde iki priz, sıcak su akan bir lavabo, dolap ve buzdolabı bulunuyor. 18 yaş escort Dolabın üstteki çekmecesi çekildiğinde masa olarak kullanılabiliyor. TCDD yataklı vagondaki yolcularına ufak bir jest yapmayı da ihmal etmiyor. Buzdolabınızdaki çikolata, su, meyve suyu gibi ikramlar da bu yolculuğun hoş detayları.

Yemekli vagonda lezzetli sofralar
Yemekli vagon trenin restoranı. Uzun yolculuğunuz boyunca özellikle kahvaltı ve akşam yemeği için burasının müdavimi olabilirsiniz. Menüdeki kahvaltı tabaklarının, çorba, meze, atıştırmalıklar ve ızgaraların tadına bakabilirsiniz. Elbette sofralarınızı alkolsüz veya alkollü içecekler ile taçlandırabilirsiniz.

Özellikle yemekli vagonda hesap öderken yanınızda nakit taşımayı ihmal etmeyin. Malum, yolda pos cihazlarında sorun çıkabileceği için kredi kartıyla ödeme yapmak zor olabilir. Ayrıca yine mutfakta yaşanabilecek aksaklıklara karşı aç kalmak istemiyorsanız yanınızda yiyecek bir şeyler bulundurabilirsiniz. Çünkü tren, küçük istasyonlarda birkaç dakika bekliyor ve bu sürede koşup yiyecek kovalamak biraz riskli. Doğu Ekspresi büyük şehirlerde daha uzun beklese de garlarda eskisi gibi trenleri dolaşan seyyar satıcılar pek görünmüyor. Yol uzun, bir gün boyunca aç kalmak istemezsiniz.
Çiftler ayrılmasın!

Konforlu bir yolculuk yapmak istiyorsanız örtülü kuşetler ve yataklı vagonlar sizin için ideal. İki kişi bile olsanız, örtülü kuşetlerde diğer iki koltuğu çocuk tarifesinden almanız seyahatinizi kolaylaştıracaktır. Çünkü kompartımandaki tüm koltuklar boş görünürken, bir kadın, bir erkek bilet aldığınızda daha sonra iki kadın yolcu da aynı kompartımandan yer alırsa işler karışabilir. Kuşetlide kim nereden bilet almış olursa olsun, uyku zamanı kadınlar bir kompartımanda, erkekler başka bir kompartımanda yatacak şekilde dağıtılır. mature escort Yani dikkat etmezseniz çift olarak seyahat etme planınız suya düşebilir.
Biraz mesafe lütfen

Kuşetli vagonlarda dikkat etmeniz gereken bir başka husus da, kuşetler açılınca arada sadece az bir boşluk kalması. Bu yüzden tanımadığınız yolcularla koyun koyuna uyumak istemiyorsanız, diğer koltukları da satın almalısınız. “Benim için fark etmez” diyorsanız da en azından şunu unutmayın: Bilet alırken kuşetinizi seçemiyorsunuz. Sadece koltuğunuzu seçebiliyorsunuz. Kimin nerede yatacağına yolcular kendi aralarında karar veriyor. Bavulum olmadan asla Doğu Ekspresi’nde valizler için tasarlanmış ayrı bölümler yok. Yani bavullarınızla yolculuk yapmanız gerekiyor. Kuşetlide küçük sırt çantalarının sığacağı kadar baş üstü rafları var. İsterseniz üst yataklardan birini açıp eşyalarınızı yığabilirsiniz. Üst yatak açık olsa bile aşağıdaki koltukta rahatınız bozulmaz. Yataklı vagonda ise bavullarınızı dolaba yerleştirebilirsiniz.

Mahremiyet ve hijyen

Trenin kuşetli ve yataklı vagonları, mahremiyet ve temizlik konusunda fena sayılmaz. Kuşetlide ve yataklı vagonlarda kapılar içeriden kilitlenebilir ama dışarıdan öyle bir imkân yok. Hijyen açısından bakıldığında yolculara verilen nevresimler her defasında yıkanıp ütülense de aynısı battaniyeler ve yastıklar için geçerli değil. Bu yüzden titiz yolculardansanız uyku tulumlarınızı yanınızda götürebilirsiniz.

Pulman bölümünde yolcu sirkülâsyonu çok fazla. Bundan dolayı tuvaletlerin temizliği yolun sonuna doğru sıkıntı yaratsa da, kuşetli ve yataklı vagonlar için durum daha iç açıcı. Çünkü oradaki tuvaletler daha az kişinin kullanımına açık. Yine de yanınızda tuvalet kağıdı, peçete ve çöp poşeti bulundurmak seyahatinizi daha hijyenik geçirmenizi sağlayacaktır.

24 saatin hepsi sizin

Doğu Ekspresi’nde kablosuz internet bağlantısı yok. Telefon yolun çoğunda çekse de cep telefonu ile internete bağlanmak epey zor. Çünkü yolunuzun üzerindeki küçük yerleşim yerlerinin çoğunda internet çekmiyor.

Peki, bu bir dezavantaj mı? Elbette hayır. “Bu yolculukta interneti ne yapacağım? Bol bol kitap okurum, fotoğraf çekerim veya tren camından manzarayı izlerim.” diyorsanız internetin esareti olmadan geçireceğiniz 24 saatin keyfine varın.
Ne zaman gidelim?

Doğu Ekspresi ile unutulmayacak bir yolculuk için günlerin uzadığı ama karların da erimediği zaman en ideali olabilir. Örneğin Mart, Nisan aylarını seçerseniz geçtiğiniz coğrafyalarda doğanın uyanışına tanık olabilirsiniz. kaanın sitesi Yolculuğunuzu dolunaya denk getirirseniz de hava karanlıkken etrafı görebilirsiniz. Özellikle Ankara-Kars rotasını seçtiyseniz sabah saatinizi kurarak gün doğumunu yakalayabilir, günün ilk ışıklarıyla kasabaları selamlayabilirsiniz.
Güncel fiyatlar için buraya alalım

Bu treni, güzergâhındaki istediğiniz şehre seyahat etmek için de kullanabilirsiniz. Bu yüzden bilet fiyatlarında standart bir ücret yok, fiyatlar mesafeye göre değişiklik gösteriyor. Güncel bilet fiyatlarına http://www.webcanavari.net ve Tcdd.gov.tr adresinden ulaşabilirsiniz. Biletlerde çocuk, basın, 60 yaş üstü, öğretmen vs. indirimleri mevcut.

Son durağınız Kars ise

Kars’a vardığınızda birkaç gecelik bir konaklama planı yapmayı unutmayın. Rus mimarisinin etkisindeki bu şehri yürüyerek gezebilir, Ani Harabeleri, Kars Arkeoloji Müzesi, 12 Havariler Kilisesi, Kars Kalesi ve Çıldır Gölü’nü görebilirsiniz. Kars kaşarı ve enfes kaz eti de bu yolculuğun bonusu olacak.

Sayfa: [1] 2 3