sohbetreklam

Gönderen Konu: Kurban  (Okunma sayısı 1479 defa)

Çevrimdışı RotaSız

  • Yönetici
  • Kıdemli Üye
  • *****
  • İleti: 428
  • Karma +1/-0
    • Profili Görüntüle
Kurban
« : 12 Kasım 2019, 15:46:29 »
Yüce yaratıcının en güzel biçimde yarattığı, sayısız yeteneklerle donattığı, sonra da mükellef kıldığı insan, varlıklar arasındaki mümtaz konumunu, görev ve sorumluluklarını müdrik oluşuyla varlığını anlamlandırmakta ve bununla yüce yaratıcıya hususî bir yakınlık tesis etmekte… Zaten yaratıcı da, bu yakınlığın şuur düzeyinde algılanmasını, idrak edilmesini istemekte, insana “şah damarından daha yakın” olduğunu, (Kaf, 16) “nerede olursa olsun, onunla beraber olduğunu” (Hadid, 4) bildirmekte…





Maksat, insanın bunu algılaması ve bu algı çerçevesinde bir hayat-dünya ilişkisi kurması… Namaz, oruç, hac, zekât ve bugünlerde iklimini soluduğumuz kurban gibi ibadetler insana bu bilinci yükleyecek ve yükseltecek bir terbiye verme amacı taşımakta…



İbadetler, Müslüman kalma şuurumuzu diri tutan sembollerdir. Çünkü onlar şeklî boyutlarından daha derunî bir anlam içermekte… O da bir gönül yüceliği yakalayıp kurbet-i Rahman’a kavuşmak… Kurbet-i Rahman… Rahman’ın yakınlığı… Bir Müslümanın bütün ömrü boyunca koşusu onadır… Her ibadet O’na götürür Müslümanı…



Özünde Yaratanı tanıma ve yaratılanı sevme olan yüce dinimiz İslam'da, kişiye Allah'la birliktelik bilinci kazandıran ve müminin zamanını manen diri yaşamasını sağlayan bir disiplin var… “Zikrullah” …yani “Allah'ı anmak”… Bir yerde tüm ibadetler “Zikrullah” içinde mütalâa edilmekte...



Zikrullah… Yaratıcıyı her davranışımızın içinde bilme, hiç unutmama, her daim O’nu anma, her nefes alışımızda ve verişimizde O'nun bir kudret nişanesinin olduğu bilincine sahip olma…



Kurban da öyle…



Kurban, esasen inanan insanın varoluşunu neyle ve nasıl anlamlandırdığını sembolik bir yolla Allah’a arz etmesi…



Kurban, yaratıcıya yakınlaşma, O’na kul olmanın şuuruna erme….kurb anı… yani O’na yakın olma zamanı. Allah’ın emrine boyun eğiş… Kulluk bilincini tazeleyiş…



Kurban, mukarrebundan olma çabası… yani takvaya erişme arzusu içinde yüce yaratıcıya yaklaşanlar arasına girebilme gayreti…



Kurban, kurbiyyet… Gönülden bağlılık… yakınlık sevdası.. Yakınlıkta takva… Takvada teslimiyet…



Kurban, takvaya; takva da Allah’a ulaştırır. Nitekim Yüce Rabbimiz hac kurbanlarından söz ederken kurbanların, aslında Allah’ı yüceltme ve O’na şükretme vesilesi olduğunu belirttikten sonra şöyle buyurur:



“(O kurbanların) ne etleri, ne de kanları Allah'a ulaşacaktır. Fakat O'na sizin takvanız ulaşacaktır.” (Hac, 36-7)



“…Öyleyse kurbanlarınızla arındırın nefislerinizi!” (Tirmizî, “Edahi”, 1)



Demek ki etin ve kanın ötesinde bir şey var kurbanda... Etler ve kanlar değil “Allah'a yönelik derin saygı ve ona olan bağlılık” idraki gidiyor yüceliklere…



Nitekim Allah Rasulü'nün namazla, oruçla ilgili uyarıları, o, ruhî derinliği kaybolmuş bir namazın zahmetten ve yorgunluktan, (Beyhaki, Şu'abu-l-İman, IV, 275), aynı nitelikteki bir orucun ise aç kalmaktan ibaret olduğunu (İbnMâce, Sıyam, 21) bildirmiyor mu?



Buradan yola çıkınca dünyalıklarından sıyrılıp bembeyaz ihramlar içinde olduğu Arafat'tan, Rabbin huzurunda derin bir arınma duygusu ile dönemeyen insanın, yorucu bir seyahat yaptığına kail olmamak mümkün mü?



Kur’an-ı Kerim’de: “O gün ne mal fayda verir ne oğullar!,”Allah’a arınmış bir kalp ile gelen başka.” buyuruluyor... (Şuara, 88-89)



O gün, yani büyük muhasebe günü... mahşer aydınlığında aranan şey, tertemiz, arı- duru, Allah'a bağlanmış bir kalp olacak...



Kurbanlarla, haclarla, namazlarla, hülâsa ibadetlerle insan, işte o kalbî kıvamı yakalamaya çalışmakta…



Şair Fuzulî şöyle der:



“Yılda bir kurban keserler halk–ı âlem ıydiçün



Ben senin sâat–be–sâat dem–be–dem kurbânınam”



Her an ve her saat Hak yolunda kurban olmak…



Nefsi kurban etmek, benlikten arınmak… Nefes başına bin defa kurban olurcasına yakınlaşmak… Kurbanla yakınlaşmak…



Kurban, bizi yoktan var eden, bin bir çeşit nimete gark eden, rahmeti, bilgisi, gücü her zerreyi kuşatan, Allah’a yakınlaştıran yüce bir ibadet…



İbadet, Allah'a kulluk anlamına gelir. Bütün ibadetler, derin bir “Hakka bağlılık” şuuru ile yapılmalı. Kurban huşuu, güzelliği ve sevgisi içinde kesilmeli.



Kurban… yakınlaşma, yakın olma… Bir ismi karîb olan, yakınlaştıran, yakın kılan, yakınlığa çağıran, Allah’a yakınlaşma… Ve O’nun verdiklerini yine O’nun yarattıkları ile gönülden paylaşma… Bu yönü ile de yeni yakınlıklar kurma… Kuyruğundan ya da boynundan - boynuzundan tutup sürükleyerek kendilerine eziyet edilen hayvancıkları kesmekten, çevreyi kirletmekten öte bir manevî atmosfer var bu işte. Kesilmek için boynunu besmeleye uzatan kurbanlık koç mu hayırlı, yoksa ona olanca öfkesiyle abanan veya bıçağı niçin çaldığına dair en küçük bilinç kırıntısı taşımayan “insan” mı? Yakınlık ararken doğu ile batı kadar uzak mesafelere düşülmez mi? Bütün bunları derinden hissetmek gerek…



Kurban… Hz. İbrahim ve Hz. İsmail'in baba-oğul sevgisi ile Hakk’a bağlılık duygularının harman olduğu engin dünyayı yaşama.. . Bunu hissederek kurbanı kesme…Öfke ile değil sevgiyle yaklaşma, kurbanlıkla boğuşma yerine onu kutlu bir armağan gibi uğurlama, belki de kurbanlığa saygı duyma… Yaratılana şefkat ve merhamet, temizlik, insana saygı, çevrenin korunması, israftan kaçınma bütün bu temel duyarlılıklara riayet…



Kurban... İsmail olana sabır ve teslimiyet, İbrahim olana azim ve niyet...



Kurban, “BismillahiAllahüekber” derken İbrahim olmak… onun ve oğlu Hz. İsmail’in Yüce Allah’ın buyruğuna itaat konusunda verdikleri başarılı imtihanı yâd etmek…



Sonra da dua etmek: “Şüphesiz benim namazım da, diğer ibadetlerim de, yaşamam da, ölümüm de âlemlerin Rabbi Allah içindir.” (En’am, 162)



Kurban, bir bayram aynı zamanda. Sevinçleri büyütme mevsimi...



Önce kendi gönüllerimizi bir sevinç yumağı haline getirip sonra anne – babamızın gönüllerini alıp, çocuklarımızı, şefkat ve merhamete muhtaç öksüz ve yetimleri, yoksul ve kimsesizleri, hasta yatağında ziyaretçi bekleyenleri sevindireceğimiz, insanî duyarlılıkları ve yardımlaşmayı öne çıkararak bütün insanlığın gözlerine sevinç taşıyacağımız müstesna zaman dilimi…



Kurban, Hz. İbrahim ve Hz. İsmail örneğinde olduğu gibi ilâhî emirlere kayıtsız teslimiyet göstergesi, hak yolunda fedakârlığın bir nişanesi, Allah’ın bize lütfettiklerinden onun hoşnutluğu için verebilmenin hâl ile ifadesi.



Hz. Âişe validemiz şöyle anlatıyor:



Bir koyun kesilmişti… Efendimiz sordu: Ne kadarı dağıtıldı, geriye ne kaldı? - “Sadece bir kürek kemiği kaldı.” cevabını aldı. Kürek kemiği dışında hepsi dağıtılmıştı… Bunun üzerine o şöyle buyurdu:



- “(Desene ya Aişe) bir kürek kemiği hariç, hepsi duruyor!” (Tirmizî, “Sıfatü’l-Kıyâme”, 35)



Öyle ise düşünelim, gerçekten kurbanlarımızın ne kadarı bizim…



Kurbanlarımız Rabbimiz’e yakınlığa, O’nun bize şahdamarımızdan yakın olduğunu idrak etmemize vesile olsun…



Gurbeti kurbete



Firkati vuslata döndüren Allah’ım!



Bir yakınlık ver bize;



Bir sürur ver gönlümüze…



…………………...



Kurban bizi alsın ve götürsün bir yakınlık diyarına...



Ey yakınlığına muhtaç olduğumuz!... Yoluna kurban olduğumuz… Yakınlığını ver bize…



Lebbeyk Allah’ım… Lebbeyk..



Kurbanımızı kabul, dualarımızı makbul eyle…
GidenLerin ArkaSından YakmıŞım 1 Cigara GeLenLeri İzLiyoruM...